Küfürler ettiğim sen,
Yanında olsam ayaklarına kapanır adını dua ile anardım..
Ben sana değil kıvırcık saçlarına aşık oldum.
Her işlediğim günah için,
Her yollara düştüğüm anlar adına biraz sen..
Bilirsin köpekleride severim seni adını andığım gibi.
Günahlarımızdan arınabilmişliğimiz vardı hepimizin.
Dünyaya inen her cellat bana uğramaya kararlı gibiydi.
Geç kalmışlıklar sarıyordu aslında tüm hayatımı yada yapılan yanlışlıklar.
İnsanlar neler neler derler, evet makbul biri hiçbir zaman olamadım..
O şaşılacak şey, o mucize, bu duyguların belkide tanrısıydı karşıma çıkan.
Yirmiüç Ocak, Evet doğum günümdü o gün benim.
Biz sadece bir kurgunun karakterleriyiz, sakın bana aşık olma..
Ortalığa toplanıyorduk sabah ayak topuklarımıza vururken.
Zamanı geçiriyorduk üzerimize, yüreğimi ellediği saatlerde.
Hissiyatlı bir kanepe, konuşacağı çok şey varken sadece bizi dinleyen..
Ağır dokunuşlar altında kayboluyordu masumiyetimizin izleri.
Mutluluk oyunu oynuyorduk belki de, balkona çıktı ve bir sigara yaktı.
Biraz utanıyordum, kadınlığının atlasını çizerken..
Ah Troya; Hiç sana bulaşmamış olmayı odamda oturup kahvemi içip neşemi bulmayı öyle isterdim ki..
Ağlıyordu geçmiş, gün geçtikçe imkansızlıklara yol alıyordu sükunetim.
Biriktirilen boşlukların vasıfları vardı artık, üzerinize çamur gibi yağıyordu. Kuyuların üzerimize boşalttığı piçlerin soluklarını işitebilecek kadar uzaktım hayata. Unutuyordum sen olan ne varsa, taktığım onlarca kadın boşalırcasına seni bana getiriyordu. Kimlere baksam bir ağız birer burun sen gibi oluşumlar gecelere davetiye çıkarıyorlardı.
Herbirinin ayaklarına kapanıyordum, sırf sen olasın. Birçok kez aşağılanıp yediğim küfürler biraz daha güçlü kılıyordu ne varsa.. Bunca güç arasında azalıyordum, kimsenin anlamaya bile tenezzül edemediği ağrılı sancılı sana gebe kaldığım günleri. Gecelerimi kapatmışlığımda oluyordu, sırf düşüncelerimiz rahat etsin, geceye özel ayak topukları ıslanmasın diye. Bağırışmalarım oluyor duvarlarla, esir düştüğüm karanlık gecelerim belki aydınlığa kavuşması için çabaladığım gündüzlerim var. Benim dünyam güzel, diyorum ya sana. Benim dünyam güzel, kafası öyle güzel ki karanlık görüyor gözlerim artık.
birkaç gün geç kaldığımı söylüyorlar..
yanıldıklarını söylüyorum..
ne de olsa seni bekleyen biri varken,
-geç kalsam bile gelirken-
gelişim hep vakitli olacaktır..
Kutsal bir kadın gibi tüm sürgünlerim..
Kefensizlerden varmaz yolum sana troya.
Mutlu kostümlerimi çıkartıyordum uzanırken sana,
Kozasından kovulmuş ipek böceği gibi,
Yeri güzel failler tasarlıyorum zayıflığıma..
O seslerin içinden seçtik zamanı,
Ucuz zencefilli hayallerimi topladığım sandığı açma vakti geldi sanırım, biliyorum ağlıyorsun yeniden.
Ama dokunmana ihtiyacım yok geçmişime..
Senin yüzünden uçları bile kırıldı düşüncelerimin..
Aslında hiç olmamış, hiç yaşanmamış bir şeyin bitmesi insana nasıl bu denli koyar ki?
Hayatıma giren tüm kadınlar birer birer ne olduklarını unuttu senden sonra..
Zarlarım yeniden elimde, hadi çık kumar masasına ve dansına başla..
Dünyanın ucunda haddini aşan, kendisinin de bir yazı olduğunu bilmeyen bir yazar var.
Tanrı tarafından o kadına yazıldığını öğrenene kadar..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!