Ağlıyordu geçmiş, gün geçtikçe imkansızlıklara yol alıyordu sükunetim.
Biriktirilen boşlukların vasıfları vardı artık, üzerinize çamur gibi yağıyordu. Unutuyordum sen olan ne varsa, taktığım onlarca kadın boşalırcasına seni bana getiriyordu. Kimlere baksam bir ağız birer burun sen gibi oluşumlar gecelere davetiye çıkarıyorlardı.
Herbirinin ayaklarına kapanıyordum, sırf sen olasın. Birçok kez aşağılanıp yediğim küfürler biraz daha güçlü kılıyordu ne varsa.. Bunca güç arasında azalıyordum, kimsenin anlamaya bile tenezzül edemediği ağrılı sancılı sana gebe kaldığım günleri. Gecelerimi kapatmışlığımda oluyordu, sırf düşüncelerimiz rahat etsin, geceye özel ayak topukları ıslanmasın diye. Bağırışmalarım oluyor duvarlarla, esir düştüğüm karanlık gecelerim belki aydınlığa kavuşması için çabaladığım gündüzlerim var. Benim dünyam güzel, diyorum ya sana. Benim dünyam güzel, kafası öyle güzel ki karanlık görüyor gözlerim artık..
Yağmurun bize hafif bakışı, damağımızda bıraktığı toprak kokusu..
Yok oluşumuzun eserlerini çiziyorduk hayata, izimizi kaybettiğimiz hayatın ardından..
Şarapta buluyorduk bedenimizi, kapıldığımız her duygu biraz daha yıpratıyordu.
Acıya gebe olduğumuz akşam yaklaşıyordu, şehir gereğinden fazla ıslanıyordu.
Kadın gibiydi yağmur, düşen her damla kırmızı şoförü biraz daha yoruyordu.
Geceye doğru çıktığımız yolculuğa hazırlanıyordu, uzun bekleyişler adına bir nudist gibi çık karşıma!
Aynı nedenle sarhoş olalım bu gece.
Gitgide haddimizi aşalım, kaybolan tüm inançlarımız gibi.
Çarşaf gibi geçirirken bedenine ibadetim olsun dokunuşlarımız.
Sessizce kalabalığa girelim, gürültülü yaşarken..
Birikmiş tüm kadınlığımı alırken saklanan tüm çocuklarımı görüyorum.
Kaç kişiliğe dağıldık bu gece, akan tüm şaraplar tek bir sen olmaya tahrik ediyorlardı.
Gün ağarıyor, yeniden rahmine düşüyorum.
Akıp giden zaman zarfında inançlarımda azalıyor.
June çekiyor dumanımı, tütün sarıyor bedenimde.
Yaktığı sigaranın ucunda tütüyorum..
İnlediğimiz saatlerde ıslandığımızla kalıyoruz..
Duvar arkasına düşen gölgenle kurtar geceyi.
istediğin kadar uzat geceleri,
hangi zar neremizden nereye düşerse artık..
Ağlamamızın bir nedeni yok, döküldüğümüz yeterli kalır yanımıza.
izin veriyorum tanrılar, artık kurtarabilirsiniz beni..
Renksiz bir gün, beynimizi parselleyen bir rüzgar ve tüm üşüdüklerimizi hatırlatan bir soğuk..
Tek omuz, gerçek bir tanrı..
Öyle kutsalsın ki;
Düşüncelerin ibadetim, boynun peygamberim, gözlerin kitabım, bedenin şarabımdır..
Göğe uzanalım artık, başımız dik tanrıya küfür edelim..
öyle güzeldir ki; tek bir bira karşındakine aklından geçen milyonlarca cümleler..
öylesi de vardır ki; tek bir şarap, iki dudak, aklından geçen milyonlarca cümleleri yakınında ki uzak kadının dudaklarına aktarmak..
Hayatlarımız gitgide koparken, dökülen vücutlarımızın sıcaklığı artıyordu.
tutunamadığım coğrafyamda hatırı sayılır özlemler biriktiriyordum..
Organlarımız kendi hayatlarını yaşıyorlardı artık, çığlıklarımızla ünlü bu kasabada..
Hayat ritminin aşağılanmış duygularımızı bastırdığı zamanlarda ki gibi,
Dokunuyorum artık sana, doğurduğun bütün tepkiler adına..
Yosunlu ayaklarım seni bana getiremezdi, tek bilinemeyen..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!