Bütün salondu gülmekten ağlayan, sessizce ağlayan çirkin bir palyaçoydum aslında..
Gülmeye hazırsanız başlayalım..
Yorgun kalkan bir sabahın güneşine sarılırken, ağlamaklı bir nabız tutuyorum hayata..
Bir apartmanın üçüncü katında sızıyorum sevgiye..
Soluduğum şehir, aniden kök salan bir beden olur raksıma..
Uzun bir yolculuğa adımlarımı atarken, boğazın ikiye ayrılışı kadar naif ve kırılgan..
Dolanırken saçaklarına kadar, ağırdan bir duruş..
Sessizce gider, hafif bedenli Osmanbey Metrosu..
Göz kırpan tüm yıldızlar dökülüyordu hafif bedenine.
Kapanan tüm gecelerde bacaklarında kaybettiğin kadınlığına içiyorum. Kurumaya yüz tutmuş kadeh lekeleri huzurunda yok oluşlarımız adına. Duvar arkasına yaslanan gölgene sarılıyorum. Uzanıyorum artık düşülmüşlüklerin yanına..
tüm göğsümde ki nefesleri alıyorsun, akıl oyunlarımı sıfıra indirgediğim bu günlerde iki çift söze öyle ihtiyacım var ki..
İlk kez orada öpüyorum seni, öbür adamın gölgesinde..
Yaşça büyüğüm tanrıdan, acıya gebe yüreğimin argosu ile..
Kıyıya yanaşıyoruz, bir kere daha hayal kırıklığının mavisinde buluyorum kendimi.
Günü bitirmeme izin vermemişti. nüksederken ruhu ince parmaklarıma döküyordu saçlarını..
Gökyüzünde duran kayıp suratlar, korkularımın tek sebebi oluyordu.
Şehrin uyuduğu vakitlerde, çemberinde seviştiğimiz bir kule.
İlk kez orada öpüyorum seni, öbür adamın gölgesinde..
Yaşça büyüğüm tanrıdan, acıya gebe yüreğimin argosu ile..
Kıyıya yanaşıyoruz, bir kere daha hayal kırıklığının mavisinde buluyorum kendimi.
Günü bitirmeme izin vermemişti. nüksederken ruhu ince parmaklarıma döküyordu saçlarını..
Gökyüzünde duran kayıp suratlar, korkularımın tek sebebi oluyordu.
Şehrin uyuduğu vakitlerde, çemberinde seviştiğimiz bir kule.
Kalabalık bir romana hapsolmuştu gece. Yaşadığım her güç beni biraz daha itiyordu hayatın sonuna doğru.
Kaldırımları ağır ağır aşındırırken, hafif tenli otele adımı attım.
Merdivenlere yanaştığım vakit, kokusuyla yanımdan sıyrılan Lisa alt etmişti zihnimi.
Gözlerimle selamladım bacaklarını. Uzun topukluları, ten rengi çorabı ile vücut hatları adeta tanrısal bir faktördü.
Sarı, ince ve uzun saçları, siyah elbisenin sırt dokeltosunu gizlemekle görevliydi. Kendini gecenin sonuna saklıyor gibi hali vardı.
Ve yeniden arkamı dönüp merdivenleri tercih ettim.
Nasıl düşüyorum boynuna..
Nasıl kaçıyorsun dilimin ucundan..
Etrafımız suskun, omuzlarında iki sıyrık beden..
Her şeyimiz gölgeli, yüklüyüz..
Sökülmüş bir iskeledir artık ruhum, denizimiz yorgundur..
Dayanamıyorum; ne de zormuş durup nefes almak..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!