Kış katran karası ayrılığı getirdi...
Belki katran dumanı çekerken içimize
Belki geride bıraktığımız
Ayrı düştüğümüz sevdaların hüznüyle
Cıgaramızdan derin bir nefes alırken
Bir çocuk parkı ilişecek gözümüze...
1.
Uykuları çağıran eski bir koku…Nerden ve hangi eskimeyen anılardan kopup geldiği aşikar olsa da; kendinden geçerek ardı sıra koşulan eski bir koku…
Uykuları çağıran o eski koku, uykulardan uyanmamayı ve dipsiz kuyularda merdivensiz kalmayı istiyor…bedelleri aşikar olsa da; düşünmeyi geçerek rüzgarında salınılan o eski koku…
Kaybolup gittiğim hangi adsız şehrin ortasında
Kaybettiğim hangi bitimsiz düşün içinde bıraktım gölgeni
Rüzgarlar hangi yuvasız kuşun yarasında getirdi seni
Hangi külün sıcağıydı avaz avaz savrulan yangınlarda
Unuttum...
Martının kanadında ölüm yarası
Donduran bir soğuk, soluksuz bir fırtına
ve kocaman yalnızlık
Oysa ki;
Ölüme değil, yaşama koşmak için çırpınan
...martının gözlerinde
Gül!
Kirpiklerin de gülsün...
Bak güneş girmek ister içeri...
Gül!
Gözlerin de gülsün...
Zamanın ipi çoktan ellerimden kopup gitti gökyüzüne
Sanki asırlardır mavi boyasını denize salan bir sandaldayım
Şiirler kifayetsiz dökülüyor güz yorgunu ellerimden
Yüreğimdeki papatyaları sessiz bir vedayla denize salmaktayım
Rüzgardan başka hiç bir ses duymuyorum
Hasret düşünce yüreğime
Kızıl saplı bir bıçak gibi
Uğultusu kulaklarımdadır yalnızlığın
Ve kalan solgun bir güldür ellerimde...
Bulutlar uçuk bir beyaza sarıldı
Üşüştü birden papatyalar saçlarına sonra
Beyazın şavkı vurdu zulamdaki yalnızlığa
Rüzgar yalpaladı, güneş kucakladı...
Hüznü avuçluyordum günbegün
-Tolga'ya, nice güzel yıllar için-
Dostum benim!
Düş gibi yaşayıp da gerçeğimin aynasında ışık ışık gördüğüm
Ayazlar dallarımı kırmışken gözlerinde yağmurlarca güldüğüm
Gözpınarlarımda çağlayan nehirlerle çiçeklenen umutlara düştüğüm
Ne zamanki döndü yüzüm uzayan yollara
Orda başladı buzda şavkıması ayrılığın...
Ey ayrılık!
Göster şavkıyan suretini
Aynalar ki çoktan tanıdı seni
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!