21 tane yüzyıl vardı
Yanlışına, yanılmışına denk geldik.
Ey kanadı kırık dünya!
Hercümerç dönence..
İnsanlar soğuk, insanlık boğucu.
Hepinize uzaktan bakıyorum
Bir insan kaç kez yıkılır bu hayatta?
Kaç kez yaptıklarından pişmanlık duyar ?
Yapamadıklarına kaç kez hayıflanır?
Kaç kez ağlar, kaç kez içine akıtır?
Bir.. beş...on.
Doğruların yanlış olduğunu görene kadar
Keşkelerin yalnızlığı.
Şunu unutma küçük prens;
Direkten dönen top gole de yakındır.
Auta da.
İnceden bir kelebeğe dönüştüm
Artık ömrümde kısa..
Bir tırtılın telaşı yok üstümde.
Ne kadar renkliyse kanadım...
Ruhumda o kadar sisli, buğulu...
Acımasız bir el arıyorum.
Mutlak gerçeklerden öpüyorum seni.
Tutsak doğrulardan, el değmemiş rüyalardan...
Nemli gözlerindeki sırlardan...
Kavrulmuş yüzünde biten yalanlardan öpüyorum seni.
Kirpiklerine gizlediğin suçtan...
Ey unutuluş;
Sana dağılmamış karanlıklardan yazıyorum
Pusulamı sana çevirdim
Batına mağrip, kuzeyine şimalim
Ruhumla etimle, kirpiğimle...
Kabulüm yokluğa.
Cıvıl cıvıl sesler...
Kuş sesleri dimağımızda...
Sararan yüzümüz değil,
Buğday tarlamız.
Mavilikler pusulamız...
Artılar eksiler suların içinde kaybolur
Geçecekti günler birden
Yaşanmışlıklar silinecek
Yaşanılan anılarda yok olacaktı insanlarla.
Kabuslardan uyanıp rüyalarda yaşayacağız.
Balıkları suda boğacağız.
Son bir kez...
Uçurumun kenarında yürürken,
Ayaklarımızın altına taşlar serpildi.
Kısacık ömür, uzun cümleler içinde eridi.
Yer çekimine yenik düşen insanlığın sureti
İki yüzlülüğün kitabını yazıp başucunda bekletti.
Sen benim geleneğim,
Aidiyetim...
Medeniyetim...
Yazının bulunmasıyla başladı, tarih
Ve benim tarihim...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!