Daraldı zamanlar
Günler daha kısadır artık ömrümüzde
Dar ve uzun bir koridor,
Önümde uzanan şu hayat.
Koşarak geçiyorum karanlıklar içinden
Adına güzellik
Ah çocuk bildiğim ömrüm
Şehre kar yağmadığı zaman anlayabiliyor ancak insan büyüdüğünü
Şimdi bir bulut alıp götürse beni düşlerime
El değmemiş bir gökyüzünün griliğine saklasam gülüşümü
Aldanma
Belki sığ bir sudur
Sana okyanus gibi görünen
Ağlama
Üzüldüğün kadar
Öyle bir barış ki bu
Adı her anıldığında söverim
Sağ ayağımla basamadığım her karış toprağa……………………..!
Belki bir akşam
Beyaz bir yastığa boşaltırım
Ömrümün kızıllığını
Hiçbir gazete örtmez bedenimi
Bütün üçüncü sayfalar az gelir
Sınıfın arka sırasında unutulmuş bir çocukluğun
Kalkan parmağındaydı
Hayat bilgisinin en basit ve en zor sorusu:
Öğretmenim.!
Sizi çok sevebilir miyim?
Hüzün ülkesinin eşit yurttaşlarıyız biz
Bir umuttan boşalan acısını
Diğerine taşıyan...
Ekmek değil
Kırıp bölüştükçe azalsın
Fikrim gezinip dururken
İstanbul'un kalabalık meydanlarında
Birden eski bir şarkı çınladı kulaklarımda
Yüzümde hissettim ıslak rüzgarlarını
Ve duydum özgürce uçuşan martıların çığlıklarını
Kahrettik bütün.........izm’lerini hayatın
Yankısı kaldı gençliğimizin
Yıkıldı üzerine hasretimizi kazıdığımız
Kıpkızıl yazılarıyla beyaz boyalı duvarları kentin
Kahrettik bütün.........izm’lerini hayatın
Küçücük bir sarsıntıyla
Yıkıldı bir anda ellerimizin emeği
Kurudu alın teri
Ve biz kendi ördüğümüz duvarların altında kaldık...
Her gün sulanıp ta bir sadece bir gün unutulunca kuruyan gül gibi
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle