Bu mevsim kayboldu kalan ümidim
Bu mevsim yarama tuz basar rüzgar
Bu mevsim ılık bir güz yağmurunu
Sokak ortasında yüzüme atar
Toz tutmuş her zaman geçtiğim yollar
Bir gölge geziniyor üstümde
İnce bir rüzgar gibi düşüncelerimden
Satırlarımda bir güfte narin
O saf o temiz sabah melteminden
Soluğunu duyduğum bir yabancı geziniyor
Akşam kızıllığının büyüsündeki sokaklarda
Ağır ağır geçiyor trenler üstümüzden
Rayların söylediği şarkılarda güfte yok
Sisli bir akşam üstü o boğuk o hazin ses
Dağıldı kaldırımlarda kediler köpekler
Bu dünyanın gecesi gündüzünden ağırdı
-Umutsuz bu beton şehirde seni unutmam
ıtır kokuları duymuyorum atlar yok
yangınlar kavurmuş yüreğimi
bu eller diyarında yok hayat yok
Satır satır iklimlerden yüzdürdüm
Sessiz kalan hasret çığlıklarımı
Gece yarıları hilali gördüm
Gömdüğüm yalnızlık korkularını
Gecenin en zindan halinin adı
Susuz geçen bir yaz gibi ayrılık
Bitmeyen bir yolun başlangıcında
Sonu gelmez derdin adı ayrılık
Gül açmayan bahçe, susuz göl gibi
Bir gülü özledim geride kaldı
Bir mahşer gününde görürüm belki
Bir gülü özledim o bakışları
Yüzünün içinde o öptüğüm yer
Bakma gözlerime ayrılır gibi
Pamuk gibi ellerini tutarken
Dokunsa kalbime bir melek eli
Annem değildi seslenen bu gece
Soğuk soğuk her tepeden bu yerler
Avucumda kumdan donmuş kaleler
Azrail mi tüm geceyi kaplayan
Suyun başında bekler elinde diken
Namerdi sanırlar darıyı eken
Dağıtır sarpını her yoldan geçen
Kiminle yürüdüysen onunla siflen
Sözleri yaralar acıyı dağlar
Şu fani dünyada bildim bileli
İnsanın eyisi hor gelir sana
Bir tas suyun ikram eden adama
Bir çelmeyi takmak hoş gelir sana
Helal lokma kaşındırır elini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!