Yüzünün beyazına zifiri karanlığımı
Düşürmedim hiç
Sen düşersin diye
Hep uzaktan tuttum ellerini
Bir düşün mısraya uğradığı zaman
Hep terkettim cümlelerimi
Sana baktım dünyayı unuttum
Uhrevi tüm kaideleri
Doğan güneşin alnımıza değen
Sabah selamlarını
Bir çiçeğin açışını
Gönül asmasının dallarında kuruttuğum
Oturup seninle bir ekmeği bölüşemedik
Bahar süslü gelinciklerin cıvıltılarında
Güneşin vurduğu saatlere uyanamadık
Bir bütün olarak şimdi apayrı illerde
Parça parça kaldık
En uzakta o kimsesiz sokaklar
O deli rüzgarlar,o heybetli fırtınalar
Bütün hışmıyla ıslatır beni bu yağmurlar
Bak nasıl yalnızım
Görüyor musun ?
Artık bir çiçeğin kokusunu merak etmiyorum
Rengi yoktur diyorum bu simsiyah akşamların
Ya da var’oluş kaygısında bendimi çiğnemiyorum
Asırlar sürmüş boynunun büküklüğü
Başının ucunda kavak yelleri
Esiyor bir hışımla, esiyor yangınlar çoğaltarak
Filizlenmiş bastığın toprak
Daha cesur daha kavgacı
Ve nicem ,esmerim
Bu dünyada seferisin bebeğim
Büyü de ninniler avutsun seni
Kör,hırçın bir gecenin sabaha ulaşan yankılarından
Yüzleşirim ömrümün her anıyla
Aç,hırsız umutlarıyla bezirganlaşan
Bir dilek ağacında
Yalnızlık ; kanlı bir vebal gibidir
Üstüme yapışan
Körkütük düşüşe geçmiş bir ömrün
Bir baharım vardı
Dem’inde soldurdun açmayan çiçeklerimi
Kanlı bir ihtilal gibi indin tepeme
En hoyrat çağlarımı
Harcadın,tutamadım akıp giden gençliğimi
Veryansın etme boşuna ey gönül !
Gecedir karanlığımı kapatan
Rüzgarın estikçe salladığı
Ardımca uzattığı derin bir sızıyım
Yapraklarım gövdemden daha uzun
Hadi uyan artık masallardaki görkemli Anka kuşu
Uyan gökteki yıldızın yerdeki parıltısı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!