benim öğrencilerim hep güzeldi.
sevgi doluydu.
çünkü onlar çocuktu.
zamanımın çoğunu bahçede geçirirdim.
gözlerim koşanı, güleni,
oynayanı değil.
berrak bir gökyüzü,
parlayan yıldızlar,
nemli topraklar.
sonsuz özgürlüğe hüzün dolu bakışlar.
ıslak çimenler üstünde ağır aksak adımlar.
yalnızlığın buruk hazzı dolarken hislerine,
Yurtsever genç oldunuz, Marksizm ile coştunuz.
Deniz,Yusuf, Hüseyin, yarınlara koştunuz.
Emperyalist ellerle, ebediyen sustunuz.
Özgür düşünen geçler, davanızı biliyor.
Tarihin gerçekleri, yalanları siliyor.
Deniz bir başka renk, rüzgârlar hayli serin.
Engine bakıp bakıp, ağlarım aşka bu gün.
Kıyıları okşayan, dalgalar nazlı, narin,
Hasretim derya gibi, duygular başka bu gün.
Yosun kokulu nemi, çektikçe derin derin,
Gönlümün yarasını, unutsam keşke bu gün.
ey gönlüm!
yine çağladın bu gün, coşkun ırmak gibi.
deryalara koşuyorsun da,
vuslat var mı ufukta?
bahara aldanıp gördüğün güzele koşma!
hani kavlimiz vardı? Aramızda Sen’inle.
sararmış yaprak gibi ağır, ağır,
düşüyorum sonsuzluğun kucağına.
hasretin azabında,
rüzgarla oynaştayım.
ruhum son bir dans sarmalında.
ben duruyorum, rüzgar semahta,
Geniş, düz bir ovada, dosta misafir kaldım
Nizip’in bir köyünde, Türkmen düğünü gördüm.
Harap evler yanında, dar sokakta yol aldım.
Nizip’in bir köyünde, Türkmen düğünü gördüm.
Rengarenk urba giymiş, neşe dolu canları.
yüzünde derin ıstırap, solmuş benzi.
ağlamak istese de, şimdi yapamaz.
o, onurlu bir Türk subayı.
güçlü olmalıydı.
dağlarda çok eşkıya kovalamıştı.
yiğitti, gözü pekti.
derinden yağ kokusu.
isli bir duman, titreme nöbetinde.
idare lambasındaki zayıf ışık,
avlu sakinlerinin, parlayan yıldızıydı.
siyah gölgeler yerlerini almış,
çoklu dansta figüranlar hazırdı.
merhaba, Mehmet bey sizi yeni kurduğum**Gönül pınarından süzülenler** grubuma davet ediyorum buyurun. sevinirim hayatınızı okuduğumda aynı yerlerde gezmişsiniz aynı hava ve suyu paylaşmışız. selamlar