Tanımazken aşkı,
Tanımlanmamışken aşk
Yani emin değilken nefsimin hilesinden
Boyna sevgiyi tüketen serkeş bir biçareyken
Haz ve tat, adam olmaktan uzaklaştırırken beni
Ellerimden tuttun.
Fena olmak er işi ey dide-i şems-i can
Sen ki, ruh-u hayata ermeye ramak kaldı
Bak bu gözler hûn oldu, büryan oldu bu yürek
Bedenim ki bir gazel hem yalnız saba kaldı
Ölümün elinden kaçarsın sanma
Ne olur hayaller kurup aldanma
Ekim 2005, Aksaray
Ömrümüz geçti
Okul sıralarında
Hayat toz pembe
Günübirlikti her şey
Ekmek elden, su gölden…
Bu böyle sürecek
m.taha’ya
Oğlum,
Bu bayram
Sana yeni elbise almayacağım
Bağdat’ın zalimleri ölene kadar
Ansızın koptu kıyamet, ansızın
Her şey birkaç saniyede oldu
Taş üstünde taş mı kaldı sanki
Çocukları yetim
Eşleri dul
Evleri harabeye döndü Pakistanlıların
Arkamdan demesinler
Bu adam
Sevdaya yenik düştü
-diye-
Sevdamı hapsettim yüreğimde
sen
ağustosun sıcağında gelmiştin
üsküdar’a
yüreğinde bir kırağı tanesi
kalbimde bir serçe kuş uçuyordu
hayat durdu istanbul’da
Yılların hasreti hâlâ içimde
Üzerime yağan yağmur, gözlerin
İçimde nakarat yüz bin biçimde
Hâlâ titrer durur vedâ sözlerin
Ayrılık bir köprü ve bir uçurum
Abdulkadir’e
[Biz aşkı hangi ustadan öğrendik
Yalın bir alevin beyazlığında
Kara sevdalara tutulmayı denedik]
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!