Yine sineni açar mısın bana
Kucaklar mısın beni
Ana kucağı kadar sıcak kollarınla
Örter misin günahlarımın hepsini kefenimle
Bir “ana” gibi
Abdulkadir’e
Bu ney sesi, hangi ruhun nefesi
Kuyuların kuytularında yosunlar büyürken
Yalanları saklamaya cesaret edenler kim
Kenan’ın kurtları ölüm orucundayken
I.
Yorgun bilekli taylar
Dörtnal yürüyüşüyle gelip geçerdi gönlümün tarlalarından
Ormanlarımdan, çöllerimden ve boz kırlarımın yamaçlarından
Ellerinin siperinde gözlerinin can alıcı bakışı varken
Ne zaman erken uyansa balıkçının karısı
daha kahvaltı yapmadan rüyasını yorumlatırdı her sabah
oysa sıradan bir balıkçıydı kocası
sabrını da yanında götürürdü her zaman
yalnız başına giderken denizin kıyılarına
güneşin ilk ışıkları vurmaya ramak kala
Günler geçiyor
Ömür gidiyor
Sen gelmiyorsun
Yağmur yağıyor
Sular akıyor
Ben her yaşta annemi özlüyorum
Yaşlandıkça sanki daha çok bağlanıyorum
Yalnızlıklar ruhumu sarmalarken
Ne bu gurbet biteceğe benziyor
Ne ben özlemekten vaz geçiyorum
1
Seni bulsam, ruhu tenden ayırırsın cananım.
Kayıbetsem, teni candan sıyırırsın cananım.
2
Umudumsun göğümün tâ üzerinden doğacak.
gençliğimde
daktilomla ne zaman şiirler yazsam
rastgele her bir vuruş
sarı saman kağıda hayali bir yüz eskizi çizerdi
parmak uçlarımı gezdirirdim üstünde bazen
bazen gözlerim dalar saatlerce izlerdi
Şimdi aynaya bakmanın tam da vaktidir
Hata ve sevaplarımızla yüzleşmeyi denerken
Yüzümüze sinen sonsuz siluet
Gönlümüzün aynaya vuran şavkıdır
9 Haziran 2015, Aksaray
yanı başımdaydın
sensiz yaşlanmaktan çok korkuyordum
uzattım ellerimi
tutamadın
düştün
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!