Sicim saçlarını eğir, urgan et
Salıncak kurup ta saramam seni.
Tatlı yalanlara kanarım zannet
Sevemem küçüğüm, aramam seni.
Bütün güzellikleri önüme sersen
Ufkun gerisinde bir yer düşünür
Beyninde şimşekler kor gibi çakar.
Gurbetten gurbete her gün taşınır
Sıla hasretiyle gözyaşı akar.
Mektuplar ıslanır hep benek benek
Yıllar aramıza bir perde gerdi
Artık gözlerimiz göremez dostlar.
Kader önümüze gurbeti serdi
Hasret nihayete eremez dostlar..
Yapılan edilen hatıra oldu
Kimi kendi gelmiş kimi zor ile
Gurbet ağlatıyor ahüzar ile
Doya doya gezemedim yar ile
Kırıldı aşkımın kanadı kolu.
Haneler dağıttı, ocak batırdı
Çektiğin çileler, gördüğün dertler
Sen doğmadan önce gene böyleydi.
Mazlumlar - zalimler, mertler – namertler
Dünya kurulalı kanun öyleydi…
Bugün de zevklerin, sevincin aynı
Bir ışık, bir ışık yansa ruhumda
Aydınlık günlerim görünüverse.
Dünyada küskünlük, dargınlık onda
Neşeye, sevince bürünüverse…
Anadan talihsiz çilekeş olan
Anlamazmış arı dilinden ballar
Ustayı yuhlayan çırak densizdir.
Gittikçe uzuyor, uzuyor yollar
O yollar sırattan uzun, ensizdir..
Ümitle yaşanır, tutulur dallar
Ruhumuzu kuşatan, bize manevi şaldın.
O kadar kıymetliydin adını nerden aldın?
Pantolonlar gevşiyor, değerimiz düşüyor,
Ey, ahlak denen mefhum, hangi dallarda kaldın? ..
O nefes üflesin son yaprağı da
Ölüm benim için gülşen görünür.
Kaldırıp naşımı alsın semaya
Gökyüzü gönlüme pek şen görünür…
Gülen çehrelerde sararsın hüzün,
Tutukluları koğuşlarına
Gardiyanları yukarıya
Gönderdim,
Saat dokuzu geçiyor
Ben yine nöbetteyim.
Önümdeki masaya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!