Seni gidi topal
Seni yaşlı topal
Kopar, çığlığını kopar
Gece dizlerinin üstünde
Allah diye bize tapar.
Kırmızı ışık, sarı ışık, yeşil ışık...
Bilirim, baştaki yaban kalır da
Yanan ışıkların gözlerindeki
Biri sarı,
Biri yeşil;
Geçeyim mi, bekleyeyim mi?
Trende muhabbet, yapılacak son iş
İçecek birşey kalmadıysa
Tren yola devam eder ve şişeler boş
Susmaya dayanamadıysa.
Düello başladı, sessizliğe fren
Tuana, gel ama
Sen bana ol ana.
Tuana, utanca ar
Pembeye nar
Anneye kar
Bereketi kaçtı uykuların
Sararan şey gençlik, bir avuç
Yapraklar mı kaçışan yıllardan?
Düşler var gökyüzüne dolan,
Uykudan uyanırcasına düşler.
Damla damla gözyaşı gibisin
Gözlerimde
Tıpkı "yine sen" diyebilmek gibi,
Ağlarcasına...
Şelalesinin sesini
Saçlarının koylarındaki,
Farkında olup olmamam
Umrunda değilken umrumun
Önemsenmek ve sevilmek
Fena olmazdı.
Yaşanan bu kez sarı idi,
Kuştüyü yastık yine kalemim.
Bilmem ki kaç zamandır içine girdim sevgi çemberinin
Ömrü ve vadesi doldu senden ayrı geçen günlerimin
Bak hep sarardı soldu yalnız sensiz ölen çiçeklerimin
Bu seferki tek ve sondu senle bu karanlığı çekişlerimin
Sevmek bir garip eder dünya hep tek düzeli olunca
Zor olsa da sanırım
Senden öte ve dahi senden beri
Bir damla sudur yaşamak.
Körpe, tomurcuk filizlenmiş
Krizantem gülünesi...
Aksak ve de sakat heceler
Sevgili oğlum;
Seni ben doğurdum baban olarak,
Sen, anne diye sarıldın hep bana
Boynundaki haklı hükmünle
Ne baba ve ne de anne olamasam da sana.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!