Evin önündedir asırlık kürün
Dağlardan gelsin soğukça suyun
Dilfez geriye dönmüş, kimdir bir sorun
Masallardan fırlamış, rüya melmeket.
Koyu çam ormanları yeşilden ordu
Ya şiir, ya sen...
Hem şiir, hem sen...
Neden ölünür ki?
Ne güzel, gözlerinde buluşmak
Yine bir gece vakti.
Koyu kahkahalar atmak geceye.
Ay ışığını balkonumda saatlerce izlemek,
Sarılmak hayata, senle mutlu.
Ne güzel hayal kurmak, kurabilmek,
Uçuşuyor binlerce kelime
Dört bir yanında evrenin,
Şiir olmayı bekleyen
Özdemir, sesimi işit militanı.
Doğru zamanda doğru kelimeler
Yağmur hiç yağmasın
Güneş hiç doğmasın
Yeni gün sabaha
Sensiz uyanmasın
Dert, deva bulmasın
"Çayın var mı? " diyerek çaldı kapıyı
Tutmağından tutarak aldım içeri
Kişilik sahibi halıya basmadan girdi
Masamda bir orduluk rakı siperi
Sunucusu çirkin bir program ekranda
Ellerinde namussuz söz taneleri
Söylesene cennetin neresindesin
Uzaklardan kokun geliyor annem
Ak sütünle yine doyursan beni
Karnındaki yaşamı özledim annem
Üstüme doğrulan silah, yokluğun
Tohum iken sessiz sedasız biryerlerde varlık göstermek
Sonra pamuk gibi elleriyle kayalara ve taşlara ve toprağa kafa tutmak
Kendini her damla yağmurda yineleyip benlik sahibi olmak
Henüz yeryüzüne erişemeden vücut olup gökyüzüyle bütünleşmek
Kırağı düşmüş toprağında yeni güne gülümseyerek 'merhaba' demek
Boy verirken cümle varlığa nice öpülesi ellerle aslolanı sormak
Evdeki hanıma söyle
Cennette kıskançlık yokmuş;
Işidlileştirdikleri herifleri
Boşuna şehit olmuyor
Günde yüzlerce yakut yanaklıya.
Öpesim geldi dudaklarından;
Pınarlarından doyumsuz kanarcasına,
Susadım sarılışına ve bırakmayışına.
Anımsadım susuşunu
Zerdali tadında mevsimler boyu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!