Sen cocuk ve afrikali
tenin daha siyah topraktan
yureginde bir hancer
ve dahi kizarmis gozlerin aglamaktan
beyaz adamin elleri uzerinde
topragin yagmalanmis
seni aradığım evlerde yoktun
köşebaşlarından kaybolan karaltıları
hep sen sandım
senin beni terkettiğin gün dü
benim öldüğüm
o günden beri herşeyim
kaç kopya yaşıyoruz hayatı
bilen var mı kaç kişiyiz hepimiz
hepimiz birimiz mi yiz
yoksa hiçbirimiz mi yiz biz
taş duvar ardına saklanan çocuklar gibi
bir zamandı
zamanlar içinde bir zaman
kaybolan
saf, masum
bir o kadar da haşarı çocuklardık
adımız çıkmış bir kere
vizyon, misyon, aksiyon
hayat oyununda oynanırken ‘’son’’
sonsuzluk yurduna kıvrılır direksiyon
yakıtı oruç, zekat, hac, namaz ve iman
nasiplenmeyeni bekliyor bilesin ağır bir mizan
bir çocuğun ellerinde filizlendi hayat
bir çocuk göğüsledi ipi
önümüzsıra
çün bilmiyordu yalan, dolan ve talan
uğramamıştıki ona henüz şeytan
keşke hep çocuk kalsa
kuş öldü mü
diye sordu çocuk
çıkarken enkazdan
şaşırdı kalabalık
kuşa gelinceye kadar
baba, dede, teyze ve kuzenler
esmer bir kız olur gece
girer düşüme düşümde
bir leylak demetinde gelir ölüm
sarılır tenime teninde
el ele gezerler hücremde
bir gerçeklik olarak bendeniz
duruyorum önünüzde tertemiz
biliyorum bu değil beklentiniz
kursağımda yokken ekmeğiniz
gözgöze geldiğimizde
neden kaçırılır bakışlarınız
her şehirde yalnızım
öksüzlüğümü soruyor sokakta çocuklar
kimsesizliğimi paylaşmıyor kalabalıklar
giderek artıyor sensizliğim
şehrin şu reddeden yüzü
şu başıboş kalabalıklar
Merhaba,
İnternette dolaşırken rahmetli Hikmet ağabeyim ile ilgili yazdığınız şiiri okuyup duygulandım. Sizinle mesajlaşmak isterim.
Fahrettin Kurşunoğlu