can kafesinde çırpınır durursun
bekle vuslat için bir dem var sevgiliye
söz var nişan var ayrılık var ikbalde
sabırlı ol sen de sıranı bekle
doldur heybeni salih amellerle
bunu becerebilirsen ey talip!
ölümdür üstüne üstüne gittiğimiz
parça parça tükettiğimizdir hayat
ellerim ellerini bırakınca anlayacaksın
anlayacaksın, güneş bir daha doğmayacak
görmek istesek de birbirimizi
akşamlardan bir akşamdı
kimsesizliğimizle paylaşırken seni
dostları saydık parmakuçlarımızda
yıldızlar ve şehir göz kesişti
ateşböcekleri sessiz kaldı
bu aşkın büyüsüne
bir acıyı yaşadık her nefeste
her nefeste bir acıyla yaşadık
giden günün ardından
yavrusu çalınmış bir ceylan gibi
bebeği kaybolmuş bir ana gibi
boş beşiğe ağıtlar yaktık
gittin ya bu şehirden
bir ben öksüz kalmadım ay yüzlüm
bir ben değilim ağlamaklı
komşuların
bakkal nebahat
fırıncı necati
bana gelir bir arayan
kalbi durmaz hep kanayan
vuslat çeşmesinden kanan
bir’i bulur bizden soran
bir ben bire mahkum
biz uyandığımızda
şafak çoktan sökmüştü
dörtnala koşmuştu atlar yeryüzünü
kalmamıştı;
basılmadık bir avuç toprak
çıkılmadık bir tepe
duydun mu nedir dualite
kulak ver öyleyse söze
varsıl yoksul yanyana
ister gül, ister ağla
istanbulda bir uzak
şah damarından da yakın derdi babaannem,
ne zaman anacak olsak rahmetli dedemi,
işte o gün duydum ilk azrailin adını,
koydum hemencecik boynuma elimi,
istedim hak’tan ismail teslimiyeti,
bir belde ki;
cihanda yok fevki
bir lahza ki;
olsun orada geçenden daha lezzetli
bir gölge ki;
Merhaba,
İnternette dolaşırken rahmetli Hikmet ağabeyim ile ilgili yazdığınız şiiri okuyup duygulandım. Sizinle mesajlaşmak isterim.
Fahrettin Kurşunoğlu