Rüzgar saçlarını okyaşınca
Kapanırken karıncalanır ellerim
Tan kızıllığı dudaklarına yapışınca
Ben kendimi sahipsiz bilirim
Ey gökyüzü bakışlı kadın
Sana uçarken yoruluyor kanatlarım
Bir çay yap bana Samra
Kürt çocuğunun gülüşü kadar sıcak olsun
Bir sigara sar bana
Mazlumun gözyaşı gibi koksun
Bir kader yaz bana
Nasıl mı kaldım senden sonra
Aynada yarısı görülen bir yüz kadar yalnız
Bitmiş bir mumun ipi kadar çaresiz
Yanmış bir kibritin çöpü kadar halsiz
Ve ölmüş bir şairin kalemi kadar sahipsiz
Ne kadar çok savaş verdim sorma
Vicdanıma yaraşabilmek uğruna
Kara kışlarda üşüyedurdu yüreğim
Kuru ayazlarda gözümde dondu yaşım
İnsan kalabilmekti tek gayem
Bu uğurda serden dahi geçtim.
Ölümüne sevdam diye anlattığım kalemle
Ölümüme failim cümlesini yazarken
Ben kalemimden bile utandım
Bin kalbim olsaydı
Binini de sana verirdim
Ama sen birini bile hak etmedin
Nasıl da toz gibi dağıldık
Kitap arasında çiçek misali kuruduk
En sevilen şarkıydık, unutulduk
Biz mavi masallarda kaybolduk
Dert masasında meze olduk
Kırılan bir insanı
Kırılan başka bir insan
Anlamasa bile Kırılan bir ayna
Muhakkak anlar
Asya gibi ihanete uğramıştık
Sevdiğimiz İlyaslar tarafından
Üstelik el uzatan Cemşitler de yoktu
Filmde sevgi aşkı yenmişti
Gerçek hayatta sevgi ölmüş
Aşk ise gömülmüştü
Ben o gece
Oyuncağı kırılmış bir çocuğun
Hüznünde boğuluyordum
Sen ise bir yetişkin gibi
Yenisini almaya gidiyordun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!