Akşamın geç saatlerinde kapıları aralıksız üst üste vuruldu, yumruklandı. Açılan kapıdan komşuları Mor Avedis içeri girdi. Çok heyecanlı ve o kadar da telaşlı olduğu, lambanın ışık vermeyen isli camın karanlığına rağmen hal ve hareketlerinden apaçık beli oluyordu.
Oturur oturmaz kurduğu ilk cümle heyecanın sebebine ve o denli haklılığına açıklık da getirmişti. Çok hastaymış, günlerdir ölüm ve ölüme dair çok kötü rüyalar görüyormuş. Eceli, her an yanı başında hissediyormuş. Bu yüzden dışarıdaki çocuk ve akrabalarını son bir kez daha görmek arzusuyla, onları çok acil olarak köye davet eden bir mektup yazmış. Gece gece bu ani ziyaretinin sebebi de bu mektubu tez elden kasabadaki Kuyumcuya götürecek kimsesi olmamasından kaynaklanıyormuş.
Cemaat`in pisliği karşısında her türlü pislik ak ve pak kaldı.
Dershanelerin dönüştürülme projesi gündeme geldiği o günlerde Cemaat’in resmi yayın organı ZAMAN Gazetesi “Eğitime Büyük Darbe” manşeti ve “Bu bize karşı darbedir” satır arasıyla hükumette karşı savaşı resmen başlattı.
Darbe sözcüğünü kime sorarsanız sorun. Darbe hükumete karşı yapılan kanunsuz bir kalkışmadır. Türkiye Cumhuriyeti tarihine baktığımızda nice darbeler göreceksiniz ama bireylere karşı veya şirketlere karşı darbe yapılması söz konusu olamaz. Onlara karşı yapılanlar Darbe olarak nitelendirilemez.
Ama cemaat medyası bu darbe söylemini niye daha işin başında telaffuz etmeye başladı derseniz size bunu bir hikâye ile anlatayım.
Edebiyata âşık olduğu için, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine şimdiye kadar en yüksek puanla kayıt yapan tek öğrencisiydi. O puanla daha güzel Üniversitelerin dilediği Fakültesine kayıt yaptırabilirdi, ama O, Edebiyat Fakültesi dışında başka tercihte yapmamıştı. Bu yüzden hem üniversiteden hem de başka yerlerden burslar kazandı. Zaten yetiştirme yurdunda büyüdüğü için kendisine her zaman burslarda öncelik hakkı da veriliyordu.
Öğrencilik yıllarını burslar sayesinde zorlanmadan, okuyarak geride bıraktı. Mezuniyetten sonra herhangi bir iş bulamayınca yüksek lisans yapmaya karar verdi. Bu yüksek Lisans eğitimi boyunca da birçok yerden burs almayı başardı. Ama bu başarısını iş bulmada bir türlü gösteremedi.
İşte yüksek lisansı da bitirmiş olmasına rağmen işsiz güçsüz bir şekilde sokakta kala kalmıştı. Bu yüzden kısa vadeli bir çözüm olarak acilen askere gitmek için askerlik şubesine başvurdu. Şansı yaver gitti. Onu aralık celbinde kısa dönem er olarak askere çağırdılar. Artık kışı askerde geçirecekti.
Bilinçli Elektrik kesintisi ve dalgalanmaları halkımızın kanını emmeye, emeklerini sömürmeye devam ediyor. Üst komşum bu dalgalanmalar yüzünden bir hafta içerisinde, az önce üçüncü LCD televizyonun montajını da yapmak zorunda kaldı. Onun ömrü kaç dalgalanmalık olacak onu da bilemiyorum. Ancak yanan klima, Beyaz eşya ve Sulama kuyularında ki dalgıçların hadi hesabı yok.
Bir öğretmenim sırf kliması çalışsın dalgalanmalardan etkilenmesin diye 2500 TL UPS almış yine çalışmadığından dert yanıyor. Çözüm arıyor.
Servisler harıl harıl çalışmalarına rağmen en erken arıza onarımları için 15 günden aşağı gün vermiyorlar. Bu yüzden çoğunluk bir yenisini almak zorunda kalıyor. Beyaz eşyacılar eşya yetiştirmekte artık aciz kalıyorlar. Kimi teslimatlar stoklarda olmadığı için aynen servisler gibi birkaç hafta sonrasına gün veriyorlar. Komşu illerden gidip beyaz eşya almak zorunda kalanlar oluyor. Anlayacağınız beyaz eşya üreticilerinin en büyük pazarı güneydoğumuz olmuş durumda.
Jeneratörü olan birkaç büyük market dışında, esnafın ürünleri çalışmayan dolaplarda bozuluyor ve ne yazık ki vatandaş bozulmuş ürünler tüketiyor. Toplu zehirlenme vakalarının yaşanmamasının tek sebebi kölelerde olan ve gelişen güçlü bağışıklık sisteminin halkımızda da mevcut olmasındandır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!