Uzatma ellerini sabahlara gelemem
Gelemem ölesiye bakma gözlerime
Belli ki sensiz
Yine seninle bitecek bu özlem
Belli ki bundan böyle
günlerden pazartesi
eski bir feribot güvertesi
puslu bir akşam sarıyor bütün kenti
yüreğimde acı keder
Sirkeci’ye götürüyor
hatıralarımla beraber
Bu bir Haziran hikayesi,
Dilimde pelit kekresi, bir şeytan ısırığı
Dudağımdan sızan sıcacık kan
Durmadan dönüyordu yelkovan...
Sevişen iki genç kimdi diyor Savcı?
Eylüldür hazan mevsimi
Hüzünlü şarkılar mırıldar
Akçaların sürgün renkli yaprakları
Firkatin kollarına düştüğümüz o duraktayım
Gülyalı Piraziz ve senin memleketin
Ağlamaklı şimdi Zeus’un sevdalı yurdu
Yine hüzün döküyor Hasan Boğuldu
Mırıldıyor dilince mazinin o hazin ezgisini
Kırıyor garip gönlümün şirazesini
Oturduğumuz taşın üstünde yaslı hatıralar
Yutmayı bilmeli insan
Acılarını bazan
Üç kuruşa
Yampiri olmaz adam dediğin
Önce mutlarımızı çaldılar
(Gölge ve Didar'a ithaftır. 14.04.2016/Perşembe)
-Üveyik Kuşu
kanadı kırık keder
bilirim üç beş kelâm acını dindiremez
bilirim bu şiir de beni şair edemez
bir eski zamandı
hangi mevsim bilmem
hangi aydı
burası öyle dingin
öyle sin sin
efsunlu bir kasabaydı
"Bütün Annelere ithafımdır."
İnsan bir gül misali soluyor zamanla
mum gibi eriyor
akrep ve yelkovan birer yılkı
o kaçınılmaz an yaklaşıyor
Hüznü sonsuzmuş gibi
lal bir nağme büyüyor içimde
Eski bir yol hikâyesinin izini sürüyorum
Sevgilinin ölü gözleri
boylu boyunca uzanıyor içimde
suskun ve soğuk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!