kurdun kuşun
rızkını bol tutun
mâlûm
ayas paşa
zemheri
ve bilhassa gece nöbetleri
iki âşkı daha gönderdim meçhule
yaraları derin
yaraları ağır
dayanamaz
belki dönerler geriye
iki âşkı daha gönderdim meçhule
Samsun'da canına kıydı bir muhârip
taş kesildi mukaddes ekmek
su dondu
bıraktı gitti alçak cihanı alçaklara
kılıcı garip
kını garip
sekiz ay önce tanıdım
yalnızdı
ağlıyordu
ve hâlen ağlıyor
benim için ağlama
ben ağlanacak adam değilim
Pencereyi açıp dalıyorum saatlerce
derin derin oksijen oksijen
hani fazla ciğeri olan var mı kesiliyorum
uzun uzun bakıyorum aynalara var mıyım
hiçbir şey hatırlamıyorum
tarıyorum uzun uzun saçlarımı
kibrit kutusu kadar bir oda
sol yanımda
oyuncaklar ülkesinde
iki çocuk
sağ yanımda
kendine hayrı olmayan bir soba
demek gidiyorsun
hadi git bakalım
sende terk et bu şehri
var git sende meçhullere
ama bu sessizlik
ürkütüyor korkutuyor beni
hiç yorulmak bilmeyen dedem
vefat etti bayramın üçüncü günü
çok severdi hayvanları
kendi eliyle ekip biçtiği tarlaları
ve bu yıl yetim hasat
ineklerin koyunların gözleri mahzun
Dünyada hangi şehir var ki
Çanakkale'nin sînesi kadar yaralı
Çanakkale'nin sînesi kadar şecî
Nasıl bir sînen varmış on beşlim
Gül fidanım
kapattım kahverengi iki cihanı
çektim bir hışımla acem perdesini
muhtelif münferit dertlerim var benim
kime ne ki bundan
kime ne ki
kahveye süt değdi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!