Pencereyi açıp dalıyorum saatlerce
derin derin oksijen oksijen
hani fazla ciğeri olan var mı kesiliyorum
uzun uzun bakıyorum aynalara var mıyım
hiçbir şey hatırlamıyorum
tarıyorum uzun uzun saçlarımı
karşı koyulmaz tûfandır gözlerin
tutunacak ne bir dal ne bir ağaç
ölüm zamanı gelmiştir derinlerde
gözlerinde acımasız
bıçak gibi bir girdap
sarar nuh bedenimi
yine hangi ressam
gökyüzünü siyaha boyadı
nereye baksam
simsiyah tuval
beni çağırıyor
karanlığın şeytânî gözleri
ipini kopartmış bir uçurtma gibi
takılıp ıssız soğuk elektrik tellerine
gel de sen delirme
gel de sen küfretme
kırıldı onur
paramparça çerçeve
şaha kalkar içimde ki yağız at
sonra dört duvar
atlar geçer allı beyaz
atlar geçer çırılçıplak
vururlar kendini
dağlara ovalara
bin güvercin konar
gözlerinin penâhına
yuvaları
yavruları
canları
sıcacık
vurdun ikiye böldün yüreğimi
yaralı
yuvasız
kırlangıçlar gibi çaresizim
al götür bende ki seni
söndür içimde ki şu ateşini
sahipkıranlarımız vardı bizim
cîran
salavat parmağı olan
düşerdik ardlarına
inanırdık
ve ne çok severdik
sabaha karşıydı
herkes uyuyordu
salâ veriliyordu
soğuktu
bir kişi ölmüştü
artık yoktu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!