müslüman bir çocuğun avuçlarında
öfkesini sıkarak çatlattığı
patlattığı taştır Kudüs
sapanın meşininde zeytin ağaçları
zeytin taneleri gümüş
bir taş kapmak mîraçtan
Kuşların eli kolu yok ki
yuvadan düşen yavruyu
kucaklayıp alıp götürsün
göynük anne ve babası
ondandır her halde ergin kuşların
bir çift kumru kondu pencereme
biri üzgündü
perîşandı
bir çift kumru kondu pencereme
kumrunun biri ağlıyordu
uçtu gittiler sonra
ölü gazelleri izliyorum
geceden
avuçlarımda elmacık
keskin bir rüzgâr
tırpanî
vuruyor dipten
bu gece yıldızlara aya ifşâ oldum
galiba biraz utandım
kız ardım
ar
yalnız onlar gördü seni nasıl öptüğümü
yükseliyor âşkın sevdânın alkış sesleri
Biz hâriç
herkes pür gazap
kol kola
yürek yüreğe
yeryüzünde geziyordu..
Salhurde ahşap bir konak gibi
çatırdıyor da çatırdıyor içim
rüzgâr değse sîneme göçtüm göçeceğim
altın topukların var senin
şivekâr hoşreftârın
mâvi bir minibüs çıktı adliyeden
sigara içip gülüyorlar
şoför başçavuş gardiyan
hemen arkada bir on başı bir er
açmışlar kapıları
avuçlarının içerisinde
İçim sisli puslu
don vurdu
benzetmek gibi olsun
ayaz yemiş bizon
ayaz yemiş yılkı atları gibiyim
büyük insanlık
ateş hattındayım
deneyimsiz beceriksiz
ölüm kâbus
ölüm zamansız hediye
silahların ağır
kıyarsın canıma ne diye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!