Su yoktu mağarada, susadı Ebu Bekir
Arz etti durumu peygambere,
dışarı çık akan ırmaktan iç,
kardan soğuk baldan tatlı bir su,
Rab…cennet ırmaklarından su akıttı
bir kuş vardı tavanda,
Çekildik mavzersiz siperlere,
Tahta tabutlara sığmamıştı kocaman adamlar
Tıpkı öldürülmek le bitirilemeyenler,
Ağızlarında geveleyip durdukları
Bir yaz günüydü kaçtık okuldan kafilelerle
Gidip bir fotoğrafçıya resim çektirdik
Bir ayağımız yerde bir ayağımız gökte
Ve gezinip durduk gökte
Sonra bulutlar terledi,
Tek tabancayım,
Baruttan yapılmış bir öfke taşıyorum
Öyle olur olmaz şeylerden korkmuyorum,
Bütün dağlar benim,
Şehir ürkütücü bir yalnızlığı yıkarken düşlerime
Ağzımda narin bir kelebek ölüsü,
Tahammülüm çatladı, bakamıyorum baruttan yapılmış aynalara
Yüzümde köktenci bir ateş, şehrin yamukluklarından
Uzaklardasın gül destem çok uzaklardasın,
Ne ben sana gelebiliyorum, ne sana gel diyebiliyorum
Yıldızlardan bir motif çiziyorum sensizliğe
Gecenin geç saatleri yumrukluyor kapımı
Nerden toplasan gökyüzünde MAVİLİK YOK
Nerden toplasan gökyüzünde mavilik yoktu
Eski sevda türkülerinden düşmüştü zaman
Yere düşen sessizlik de adı yoktu kemancının,
Mızrap farklı olmuş, tel farklı,
Ah can…
Nasıl anlatsam sana
Yaşadığım o cehennemi,
Neler, neler gördüğümü,
Nelerden neler çektiğimi
Senin boynuna takılan halka
Miracındır Hakka
Asr-ı saadetten bir gül düştü sehpaya
Adı hubeyb
Ashabı suffadan,
Sevda bu
Dalıp gidersin bir yerlere
Bazen okuldan kaçıp
Uzun bir yol türküsüne
Firari bir ağızdan beste yaparsın
Binip bir kara trene
Akrepli bir gece düşüyor
Bir askerin miğferinden gecemize
Saat onbirkırkbeş
Birazdan sokağa çıkmak yasak
'Anne haydutlar mı var sokak ta “
Yoksa daltonlar ret kid mi arıyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!