acıların yunduğu bahçede uyanmak
istersin soyunup âzâde kalayım dünden
bugünü eskitmek yalan saatlere kalmadı
göğsüme siperlediğim gülümsün tenden
Nice kalabalık sesler
Arasında yankılanır sükûtum
Aşka reddiyeler yazana inat
Bu yükü bir başıma taşıyacağım
Hayattan kâm alıp gülmek değil
Sensizlik gurbetinde hasret murâdım
çocuklar güllerle açarken
uzayan yollar gibi yüzün
usulca terk edip kaçarken
kirpiklere asılı kaldı hüzün
cuma yamaçlarına dökülen ömür
yeşil bir hasret geçiyordu gözlerinden
gördüm
ne kadar koyuymuş yazgımın mürekkebi
adadığım onca kan hiç soldurmadı rengini
bunca yangından sonra
ne ben unutabilirim seni
dar sokaklardan çıkılırdı acılara
hüzün bizim bahçelerin güzeli
tarhana kokan çakırkeyf bacalara
dokunda ah o betonun soğuk eli
ne çıngıraklar kaldı ne asma bahçeleri
kırık kanatlarda ne ağır yük
pervazlara döküldü yüzüm
dünya yorgun bir höyük
yazık satırlara sığmadı sesim
ağır ağır eksilen ömür
Adına bilmem ki ne desem...
Ömrüme taptaze bir baharla geldin
Sende çektim tüm aşklarımı temize.
Sığındım teninin yamacına
Öncekilerin kazası niyetine...
Yangın yeri gönlüm sükûna erdi
en çok içinden geçersin yoklukların
yoklukların içinden geçersin en çok
yoklukların en çok içinden geçersin
geçersin de en fazla yalnızlık edersin bir başına…
Âğûşunu bana rahmetle açan yâr
Göz nurunu bin cefa ve zahmetle saçan yâr
Bilmem kabul eder misin sidrene beni
Harîm-i pâkinde inlesem zâr zâr
ayaklarını sürüyen bir anne
acısıyla eşikler aşınır
ıslak kirpikli bir hane
loş odalarında neler yaşanır
incecik bir sızı hafiften ağıt
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!