Yoklukların içinde,
Tek başına,
Aydınlığa yönelen,
Karlar altında karı delen,
Güne “merhaba” diyen,
Elindeki güneşle,
Ne kadar da çok kalbi kırık var şu dünyada.
Acaba kabahat dünyada mı?
Yoksa kurduğumuz hülyada mı?
İnsan diyerek yaklaşıyoruz yanına,
Kimi canavar, kimi giriyor kanına,
Kimi candan dost görünüyor,
Gençlerimiz kötü değil,
Dikene bakarak üzülmeyin,
Dikenlerin arasında güller var,
Gül içinden gençlerimiz çıkar.
Pırlanta, elmas, cevher...
Altın gibi kalpler,
Mide, boğazla uyumsuz,
Damar, kanla uyumsuz,
Madde, manayla uyumsuz,
Eş, eşle uyumsuz,
Fakir, zenginle uyumsuz,
İç, dışla uyumsuz,
Namertlerin ortamından; baykuş seslenir,
Haksızların mekanından, gam yükselir,
İnsanın olmadığı yerde, çevre paslanır,
Ehil olmayan elde, zulüm beslenir...
Ne Yapacak?
Kendine iyi bak, önce can sonra canan,
Varlığımız bir emanet, verir bunu alan!
Kaçış yok ölümden asla,
Hayatta tek şey; insanca kalan!
Bu gece; bir arınma, manen besleniş,
Derekeden, dereceye yükseliş,
Süfliyetten, ulviyete sesleniş....
Tayyı zaman, tayyı mekandır bu,
Anlatılmaz, yaşanan bir andır bu.
Beş vakit namaz, müminin miracı,
Karanlıklar bir gün gündüz olur,
Sanma ki karanlık sonsuzda kalır,
Üzülme hüzünler mutlak son bulur,
Hayata küsme kardeşim.
Hayat dediğin hayalden ibaret,
İnsanında sabır, toprakta kahır,
Hoş görü yumağı benim vatanım,
Canlara duyarlı, seviyor zahir,
Hoş görü yumağı benim vatanım!
İlmik ilmik işler, nakış misali,
Sorguladın mı hiç, nere diyarın?
Azrail arkanda, pusuda belki,
Elinde mi ölçü, mizan miyarın?
Ölüm lamekânda, pusuda belki!
ne güzel anlatmışsınız.....tebrikler.....teşekkürler......
Yürekli bir şair.
başarılar