“En güzel gece yolculuğu, en güzel sabaha çıkandır” diyerek yattığımız o sıcacık yataklarımızdan nasıl kaldırıldığımızı hatırlamak, acıların en büyüğüydü. Ölenlerle, yaralananlarla, sakat kalanlar ve yetim düşenlerle...
Gözlerimiz giden bebeklerin ardından dolu,
Gözlerimizi hep anneyi, babayı, eşi, çocuğu, kardeşi, akrabayı, dostu aramaktan yorgun ve umutsuz,
Nöbeti tutmuş sıtmalıya
Oluk oluk çatlamış toprağa
İftar vaktinde yaz oruçlusuna
Suyun anlamıyla eşdeğersin.
Üşüşürken başıma endişelerim,
Düşerken direncim,
İki yana kollarım,
Seni sevdiğimi,
Ve beni sevdiğini,
Hatırlarım....
“Yalnız dostuz” iddiası niye?
Neler hissettiğini ben anlıyorum
Anlayamıyor musun sen
Kendi duygularını?
İnkar etme!
Niçin?
Karamsar, umarsız iken
Niçin?
Niçin Ankara Garına gider,
Boş boş dolaşırım?
Ağlatamamışsam seni
Bir gece
Çok istediğin halde
Şiirler okurken sana
Göğsüne koyup başımı,
Ben ağlayayım.
Sensiz ben gezdim durdum
Park, bahçe... tüm yeşilini şehrin
Ağaçlar eflatun, beyaz, mor, pembe
Kokuları senindi, renkleri sendin.
Koyulaştı dostluk,
Güneş battı, sönüyor feri son ışıkların
İndi koyu perdesi şimdi karanlıkların.
Yok artık ne beklentim, ne umutlu bir yarın,
Ne özleyip, sesimi duymayı bekleyenim,
Ne başımın düştüğü sevgili omuzların.
Ağrı’da ahırdan bozma, derme-çatma dershanede,
Aysun, Burçin öğretmenler, yarının büyükleriyle
Derslerini yapıyorken, soba tutuştu aniden
Yanmaları pahasına, Aysun ve Burçin öğretmen,
Minik evlatlarımızı kurtarmaya çalışırken,
Kendileri kurtulmadı sarmalayan alevlerden...
Ben,
Enginleri tanımlama yetkisi
Görüyorum kendimde.
Çünkü ben,
Gözlerimi açtığım günden beri
Ve her gün
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!