Yıllar yılı sadece seyretmekti adım seslerini
Köpüren ırmaklarla dolan kapalı havza suları gibi durgun ve yerinde...
Ey gittikçe kaybolan parıltı
Ey yörüngesini terkeden uydu
Gel de bir sığınmacının elleriyle yüzümüzdeki dikenli telleri parçala!
Bir çocuk gibi üstü başı neşe
Neyim var neyim yok demeden
Sebepsiz yere gülüp yavaş yavaş büyümeli
Bu izmit varya bu izmit!
Bir celladın kendini astığı şehirdir
Bir bankın ve bir ağacın hiç terketmediği, sürekli kürkçü dükkanların açıldığı yerdir
Pişman ölenlerin rezilliğidir!
Ve bundan böyle,
Sevgili...
Biraz daha mantıklı üşüseydim
Ağır şartlar altında konuşmasaydım
Hangi zelzelenin enkazısın? Hangi kasırganın kopuğusun sen?
Kaç Mısırda zulumkar Firavunusun?
Boynunda ipin, bir köprünün orta yerinde hangi çağın naletisin?
Cadı mısın sen?
Nesi oluyorsun bu toplanmış faşistlerin?
Söyle kaç ortadoğuda recm taşısın sen?
Kaç erezyon oldu
Kaç sel, kaç baskın, kaç savaş zamanı oldu
Kaoslar oldu, depremler oldu
Kaç krater çukuru doldu sen gelmiyorsun
Beni duy bu amansız zamanda
Hep kalmak, hiç ayrılmamak yerinden,
Yalnız olmak, hiç sevmemek bir eli kirli diğeri takvalı ve tekbirli
Ve yaşamak! Allah'a şirk koşacak kadar tek başına!
Son bölüm böyle bitmeli dedi romancı
Kafasını kaldırıp kekeme baktı
Mış, miş'li gecmiş zamanın ağrıyanları ve masalın tüm kanayan ekleri burada toplandık
Suya karşı mahçup olmuş bir kuraklık bu
İki vakit arası yakılmış bir şiir, kibrit tutuşturan bir ilk hüner,
İlk kaybolma
Gece sokak ortasında
Sen hiç olmayacaksın oralarda
Sana gelen trenleri kaldırdılar
Sen yine 18'inde,
Yine birazdan kendine koşan,
Dilekleri tedarik etmiş bir ağız değilsin
Doldurdular gözlerinin krater çukurlarını
Önce köprüler inşa et sonra üstünden geç
Beyazlamış birkaç saç telini görmezden gel bu aralar
Gözlerinin önüne getirme kapı önlerini
Çok daha ihtiyaçlıyım bu sefer
Ayrılıklara doymuyor koca göbekli akşam




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!