Önce,
İçlerindeki çocuğa kıydı insanlar,
Sonra birbirlerine.
Savaşlar,
Hem araç, hem araç oldu,
Zaptetmek, bahşetmeye üstün tutuldu.
Böyle endam, böyle kaş göz kimde var,
Tanrı'nın bir lütfu, nâdir bendesin,
Böyle revnak, böyle nur yüz kimde var,
Hem güzelsin, hem de çok nâzendesin
Sırma saçlım, servi boylum, sümbülüm,
Gönlümün sultânı, başımın tâcı,
Veli nimetimsin, yemin ederim.
Mutluluk şerbeti, derdin ilâcı,
Ben senen hakkını nasıl öderim
Bizbütün haldeyiz, sen de yarımsın,
Böyle hicran dolu tanbur sesi nerden geliyor
Belki enginlere sinmiş gecelerden geliyor
Sanki bilmiş gibiyim ben o sesin kaynağını
Sevdâ çığlıklarının bittiği yerden geliyor
Telde bülbül şakıyormuş gibi mızrap sesi var,
Tan yerinde yangın var, her taraf kıpkızıl kor,
Gökyüzü pembe pembe, bulutların işi zor
Öyle durgun ki deniz, olanlardan habersiz
Gölgelere saklanan mavnalar sanki dekor
Bu yangının rengi kor, etkili ateşi yok,,
Bir hüzzam taksiminin iniltisiyle başlar,
Kemanın tellerinde, yüreğimin ahları
Her gün, aynı zamanda, aynı yerlerde kışlar,
ayaz gecelerimin zifiri siyahları
Soğuk, bir hançer gibi işler iliklerime
Kutsal sadâsıdır, üç telli sazın,
Nağmeyi nağmeye takar türküler.
Mutlu gecesinde bir Elif kızın,
Ellerine kına yakar türküler.
Tellerde yaşarken sevdanın hası,
Çıktığı yumurtanın kabuğunu beğenmez,
Habire insan eler, elindeyken eleği,
Tırmanmış yükseklere, gafil bir türlü inmez,
Durmadan ahkâm keser, ukalâ dümbeleği
Üç beş kitap okumuş, âlim sanır kendini,
Derin kuyu renginde karanlığı akşamın,
Sildi gözyaşlarımı dibinde bir duvarın.
Simsiyah karanlıkta rüzgârın iç çekmesi,
Kaldı hıçkırık gibi göğsünde Üsküdar'ın
Bir köhne meyhânede ürperten başıboşluk,
Her gün bir başka söker şafaklar Üsküdar’da
Bir eski türkü söyler dudaklar Üsküdar’da
Cumbalı pencereler, çeşmeler, şadırvanlar,
Nice tarih yaşatır sokaklar Üsküdar’da
Karşıda Kız Kulesi, yıllardır bekcisidir,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!