Güneş nazlı doğuyor her sabah, yoksun diye,
Senden haber bekliyor nehirler, aksın diye
Belki dönersin diye hep nöbette gözlerim,
Tenbih ettim kuşlara, yollara baksın diye
Zaman sensiz geçiyor, günlere gün ekliyor,
Zamanın içinden bir İsmet geçti,
Bir iz bıraktı mı, kendi de bilmez,
Kah ağladı, kah sevindi, kah güldü,
Hiç gönül yaktı mı, kendi de bilmez
Kapılmış gitmiş hep sanki bir sele,
Güneşin doğuşuyla birlik,
Dertler, tasalar da uyanır.
Uyanır somya karyolasında,
Çalar saatin ziliyle Hüsnü.
Hüsnü, bir garip memur, devlet kapısında.
Bütün gemileri yakmıştın ya giderken,
Yangın külleri arasında bir fidan yeşermiş,
Simsiyah öfke.
Düşürdüğün bir damla yaş,
Tohumu olmuş terkedilmişliğin.
Büyüyüp meyve verir mi bilmem,
Gizlimiz yok, saklımız yok, bizde her şey âşikâr,
Bizde engin, bizde sonsuz bir gönül sevdâsı var,
Bunca yıldır gönlümüz hep bahtiyardır bahtiyar,
Bizde engin, bizde sonsuz bir gönül sevdâsı var
Nemli yaz günlerinin bunaltan sıcağında,
Tatlı bir esinti çalıverir ya yüzüne,
Nereden geldiği belli olmadan,
İnsanı nasıl ferahlatan.
Bazen de,
Karakış günlerinin soluk kesen ayazında,
Rûhum yıkanır sanki semâ, sağladığında,
Mâtemdedir akşam, karalar bağladığında,
Her gördüğüm an Tanrı'ma şükran duyarımben,
Tutsak gemiler bir de halat bağladığında
Âvâre adımlarla dolaşıp sâhili yorgun,
Beni böyle yüz üstü bırakıp gittiğinde,
Gece mâteme döndü, gökyüzü kan ağladı
Bir sokak kedisinden farkım kalmadı benim,
Saatler bir bir durdu, sonra zaman ağladı
Nedensiz bu gidişin, içime pek sinmiyor,
BİR AYRILIK HİKAYESİ
Önce,
Kırlangıçlar terk etti bu şehri,
Sonra sen.
Hem telgraf telleri öksüz kaldı,
Bunca mutlu yılları, yaşanmamış sayamam,
Böyle temiz bir aşka, hiçbir zaman kıyamam,
Sen bitirmiş olsan da, gönlünde bu sevdâyı,
İnan ki, güzelim ben, son noktayı koyamam
Arta kalan sevgiyle, artık avunur gönlüm,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!