Geç, çok geç anlıyor insan
Kaybettiği en değerli şeyleri
Çünkü yerine hiçbir şey ve hiçbir kimse konmuyor...
Pişmanlık,perişanlık,yalnızlık
Kabul ettikçe yenilgiyi
O kadar geniş değildi
Dar sokaklarda üç beş
Kötü anı biriktirdim
Aklıma geldikçe
Paslı bir çivi gibi kalbimde,
Sızlatır içimi
gittin demek bu defa gerçekten,usul usul sessizce,içine gömdün her şeyi farkındayım...kadınlar susarak gidermiş, gerçekmiş geç öğreniyor insan.
içi acıdıkça anlıyor, özledikçe bazı şeyleri ayrılık hayat kadar gerçekmiş...
gittin demek aşk olsun biliyorum bunu ben istedim, mecburdum bilemezsin, nasıl yandığımı göremezdin...yaşanmaz değil aslında alışıyor insan zamanla, nefes alıp vermeyi unutmuyorsun ya öyle bir şey, gittin demek gerçekten şimdi hissettim...
uykusuz bir gece gibi içimde, ansızın boğazıma gelen bir düğüm gibi, zamansız gibi,ansız gibi,boşluk gibi yokluk gibi gittin demek öyle olsun...
Sınıfın kapısından içeri girdi. Yabancı gözlerle içeriyi süzdü. Öğrencilerde ilk defa derslerine giren bu öğretmene dikkatlice baktılar, tedirgin.
-Tünaydın çocuklar
Hep bir ağızdan ilk tanışmanın, o ilk adımı atmanın heyacanıyla bağırdılar;
-Tünaydınnn Öğretmenimmm
Gülümsedi. Oturun çocuklar dedi. Yavaşça pencere kenarına yakın masasına oturdu. Göz ucuyla dışarıya baktı, her tarafta bembeyaz kar vardı. Ufak ufakta atıştıyordu kar. Benim geldiğim yerde yağmaz bu kadar diye geçirdi içinden. Ama benim doğduğum yerde yağar dedi. Kendini toparladı, öğrenciler pırıl pırıl gözlerle yeni öğretmenlerini süzüyor, kimisi düzgün, uzun saçlarına bakıyor, kimisi elbisesine, kimisi ise gözlerinin tam içine,
-Evet çocuklar ben sizin yeni Türkçe öğretmeninizim. cümlesini bititir bitirmez sınıfta bir uğultu koptu, öğrencilerden biri.
sen aynaya bakınca
uyanır güller uykusundan
sen gülünce,
içimde bayram gibi sevinçler açar
sana vermek istediğim
her beyaz gül
Güzel olur elbet uyumak
Güzel olur elbet uyanmak
Yeni bir günü yaşamak
Senle...
Arada kalır herşey,
Nereden bilirdim senden uzaklaşmanın
Hayattan,sevdadan uzaklaşmak olduğunu
Ne bilirdim,sensiz doğan hergünün sonunda
Karanlık kuyular olduğunu.
Yusuf misali bir ömür o kuyularda...
anımsa,
nasıl yanmıştım o gece,
ellerinde bir şehir üşürken,
sen umarsız yürüyüp gitmiştin karanlığa,
yürüyüşün,
Tırnağımda çıkan
Küçük beyaz lekeleri
Küçük hediyeler sanırdım
(beklerdim sabırla)
Bilmezdim vitaminsizlikten
Olduğunu;
Üzülmüyor muyum sanıyorsun? Yada görmüyor muyum çırpınışlarını? yanılıyorsun… seni senden daha iyi tanıyorum biliyorsun! öyle olmasaydı dolar mıydı hiç şimdi gözlerin? Ağlar mıydın? Yanılıyor muyum?
Yanmıyor muyum sanıyorsun? Aklıma geldiğinde…küçücük dünyan cehenneme dönmüyor mu seninde? umut etmiyor musun sende?
Anmıyor muyum sanıyorsun? seni… düşünmüyor muyum? Özlemiyor muyum? kalp atışlarını duymuyor muyum? Aklından geçenleri okumuyor muyum? ne sanıyorsun? biliyorum işte için için yanıyorsun…yavaş yavaş eriyorsun gözlerden uzak, içine akıtıyorsun gözyaşlarını, biriktiriyorsun…taşmaz mı sanıyorsun? hangi bardak tam doldu?
Sahiplenmediğimi mi düşünüyorsun yoksa? her şeyini… tüm benliğini ve ruhunu,aşkını ve onurunu, çocukluğunu, gençliğini,gözyaşını ve gülümsemeni sahiplenmediğimi mi düşünüyorsun…
Yanılıyorsun ben hep senin ruhunu taşıdım ve onurunu, ben hep seninle çocuklaştım senin gibi ağladım çoğu zaman,senin gibi güldüm ve senin gibi gülümsedim..
Sen farkında değildin ama;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!