Uyu...
Bel ki gözlerini görmemem gerekir
Salıncaklar kurulmuş olur şimdi
Çocuklar minnacık elleriyle
Toprağı yoklar,
Kalabalıklar,şehir ve zaman kuleleri
Eyvah! Yine unutmuşum kendimi...
Alemi küstürmeden,
Dünyaya yeniden gelmeyi...
Unutmuşum lakin;
İhtiyar da değilim.
Rahmindeyken düşürmek için atladığın
Hani köy evinin damı var ya
Orada yakaladım tüm kabiliyetimi
Sevmek,sevmek,sevmek; yine de sevmek seni
Nasıl gülümserki bu yakası dünyanın
Minarede yankılanır zamanın dli
Uyanmanın zevki çınlıyor kulağında
Gönül aynasında kırılmış kör gölgeler
Kayboluyor mabetlerin avlularında
Bir kızcağız vardı demincik daha
mini mini elleriyle ısıttı güneşi
Ama neymiş efendim; güneş annesi
ateş teyzesi değilmiş....
olsun, olsun...
Avuçlarımda terlemeye başladığını
Biliyorum avuçlarının...
Dudaklarından pare pare
Aşk sırtlamış sözcükler düşer
Namahrem gözlerin ve sen
Mecnun edersin...
Bakma, görme, duyma beni
Acıtacak;
Musalla taşının ayrılığı,
Saadetin son elma payında
Kötü bir söz kadar siyah
Sevda yüklü canını...
Aldı başını gitti
ben kaldım
durmadı adı malum olan
kulağıma gelen bu sıradışı ses
bir melodinin kaçkın tellerinden
hangi duyguyu kovalar
hangi sesin yankısı bu
ruhumun kıyısında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!