hem karanlık bazen de
ucu görünmez nehir
bir ürperti taşır
yaşamayı bana sunan
gözlerinde zehir
Gün gelir bedenim zift gibi erir de
Düşerim daracık odaya , yollar birleşince
Bilenmiş sualler ki bilirim keskince
Tahtalar yarım çatı , libasım da ipince
işte çıplak hakikat ve elinde maşa
ölüm hızla koştu,tuttu beni telaşa
kitaplarda yazıyor "yok ölümden ötesi"
ben kimim,nasılım,bulunduğum yer neresi ?
Saatim arsızca işler , akar durur şelale
Eksik gölgeler sunar ucu kırık minare
Nerede keskin hakikat , iğne gibi batsın
Hasret kaldı ruhum , o büyük ihtilale
Bahçemde kuş sesleri,penceremde rüzgar
Annemin sütü değiyor kemiklerime
Ne karaborsacılar ne kalpazanlar
Erişemezler ruhumun iklimlerine.
İncinince kar tanesi güneşin adaletinden
Mezara düştü mahlukat , dünya teyyaresinden
bilyelerim cebimde,zaman beni taşlıyor
ruhumdaki inkılap daha yeni başlıyor
Güneş bir lamba , karanlıklar perde
Camekanlar ardında , gece gündüz siperde
Doymak bilmez avcı , nedir bana kinin
Hafifler belki ruhum , rüzgar alnımdan öper de
susalım ölesiye susarken
bizi doyurmaz kalabalıkların heyecanı
köşelerde kararmış,unutulmuş desinler
saldırsınlar düşmanca ve kaçalım
ürkekliğimiz madalyon , boynumuzda izi
Kar insanların yegane tutkusu
Kar her an eriyecek korkusu
Kar karanlıkların beyaz örtüsü
Ve kar rahmetin dilsiz türküsü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!