Hülyalı Gönül Şiirleri - Şair Hülyalı Gönül

Hülyalı Gönül

Sabahın çok erken bir saatinde kalkıp, işe gitmek için hazırlandım. Bizim işimiz öyle memurlar gibi sabah '08.00-17.00' saatleri arasındaki bir çalışma değil maalesef. Evdeki ahalinin rızkını kazanabilmek için amale pazarındaki yerimde, erkenden hazır olmalıyım.

Allah uzun ömürler versin, eksikliğini de göstermesin. Evde, tam tamına sekiz kişiyiz. Kışın bu sayıya iki kişi daha eklenir. Etti mi on kişi? Altı çocuk, bir avrat, bir de ben. Kış gelince, anam ile babam da gelir yanımıza. Anlayacağınız kışla gibi. Oduna, kömüre de ihtiyaç yok aslında ama alıyoruz işte azıcık. Adet olmuş bir kere.Kömür dağıtıyorlar ama utancımdan onu da alamıyorum. Soğuk gecelerde, avrada sarıldım mı ısınıyorum zaten.

İşten eve gelirim yorgun argın. Avrat başlar dırdıra. Anam başlar gelinini kötülemeye. Babam başlar romatizma ağrılarından şikâyete. Neyse! Kimini dinlerim. Kimini de dinlermiş gibi yaparım. Geçiştiririm.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

BİN BİR SURAT HİLMİ


Daha çocuktum. Televizyonların siyah- beyaz olduğu dönemlerdi. En sevdiğim filmlerden biri olan Sherlok Holmes filmiydi. Onun gibi yürür, elime silah diye aldığım, bir kaşık ile kendi kendime, filmde seyrettiğim sahneleri tekrar ederdim.

Büyükbabamlar ile oturuyorduk. İki katlı, ahşap bahçeli evimizde. İki büklüm olmuş vücuduyla, çıkardığım sesleri duyar, üst kata zorlukla çıkar, beni o halde görünce de; elindeki bastonu bana sallardı.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

DENİZE AŞK


Denizden esen rüzgarın etkisiyle, çeneleri titriyor olmasına rağmen aldırmıyordu bile. Gözleri, denizden gelecek bir motor, bir ses bekliyor gibiydi.

Sabah çiğliğinin ve güneşin ışıltılarının, yeryüzüne düşme saatleriydi. Karanlık ile aydınlık arası bir atmosferde, sıkışmış, bunalmış hissediyordu kendini. Gözlerini bile kırpmadan bir noktaya bakıyordu. Narin bedeni, iyice küçülmüş, omuzları kendiliğinden salıvermişti kendini.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Kalktığında, sabah olmuş, günün ilk ışıkları; odanın ovayı gören camından içeriye süzülmüştü. Kuşların seslerini duydu. Bahar gelmişti. Her ne kadar da romatizmasına iyi gelmese de, her baharda, yeniden içindeki yaşama sevinci bir kat daha artıyordu.

Yavaşça yatağından doğruldu. Birazcık oturdu yatakta. Ağrıyan, sağ dizini ovaladı. Yerinden kalktı; camın önüne geldi. Ovaya baktı. Her taraf yemyeşildi. Bahçedeki ağaçlar, çiçeklerini açmıştı. Bir süre seyretti. Camı açtı. İçeriye, tertemiz bir hava girdi. İçine çekti havayı. Buraya bağlayan tek şey belki de bu görüntüydü. Belki de kendini bu şekilde avutuyordu.

Yetmiş küsur yıllık hayatının sonunda, yine başa dönmüştü. Tek başına, yalnız bir yaşam. Oysa, bir zamanlar, çocuklarının şen şakrak sesleri, sevgili karısının, kadife yumuşaklığındaki sesi, onun omzuna dokunuşu… Hepsi mazi olmuş, tarihin tozlu raflarındaki yerini almıştı sanki. Ne çabuk geçmiş, ne olduğunu bile anlayamamıştı.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Aklar düşüyor saçlarıma
Düşman değilim aynalara!
Hızla geçmiş hain yıllar
gelmişim orta yaşıma!

Olgunluğuna ulaşmış

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Ey zalimler!
Türkiye şehitlerine ağlıyor
Yüreklerimizden kan damlıyor
Anneler,babalar,bacılar yas tutuyor
Ne zaman son bulacak bu acı dolu ferytlar!

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Sevgi; bizi sarıp sarmalayan, insanı insan yapan sıcacık bir duygudur. Fakat ele alıp o duyguyu inceleyemezsiniz. Ya da seyredemezsiniz. Sadece hislerinizle tanımlarsınız.

Sevginin yansıması ile yüzünüzde oluşan bir gülümseme sevginizi ifade eden bakışlardır. Bu bazen küçük bir çocuğa, annemize, babamıza, kardeşimize veya hiç tanımadığımız yolda yürüyen bir insana… Gönül kapımız olan gözlerimiz ile ifade ederiz çoğunlukla.

Ben, sevginin her türlü olumsuzluğu ortadan kaldıracağına inanan insanlardan biriyim. Bu inancımı da hiç yitirmeyeceğim ve yitirmemek için çaba gösteriyorum.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Bundan 19 yıl önce hayata gözlerini açarak bizi sevince boğmuştun. Seni ilk kucağıma aldığımda kendimi bir garip hissetmiştim. Mucizeydi. Hayatımda o gün ki kadar mutlu olmamıştım. Dünyanın en değerliği varlığıydın ve benim kucağımdaydın. Bebekliğin boyunca beni hiç yormadın, üzmedin. Ağlamayı bile beceremezdin. Ağlamak için epey bir uğraşırdın. Nice sonra ağzından zorla bir ağlama sesi çıkardı. Yaşımın küçük olmasından olsa gerek çoğu kez sana iyi bir anne olmadığımı düşünürdüm. Düşeceksin diye içim titrerdi.

Eline keskin bir bıçak alma diye hepsini saklardım. Ama sen bir yolunu bulup alırdın eline inadına. Seninle çok güzel günler geçirdik. Beraber büyüdük. Seninle olgunlaştım. Dert ortağımdın o küçücük yaşına rağmen. En yakın arkadaşımdın. Sırdaşım, dostum, her şeyim. Öyle bir yüreğin var ki! İçine nerdeyse dünyanın bütün insanlarını sığdırabilecek kadar. Özellikle de yaşlılara olan davranışların hiç gözümden kaçmadı bugüne kadar. Beni ve babanı üzecek hiçbir kötü hareketin olmadı.

Bir baktım ki kızım büyümüş. Evden uçmuş gitmiş. Ben hala bebekliğinde kalmışım. Hep gözümün önünde olmana rağmen. Çok onurlu, çok kutsal bir meslek sahibi olmak için gittin. Okulunu bitirince çok iyi bir öğretmen olacağına eminim.Daha öğrenciğinin bu ilk döneminde bile Cumartesi günlerini gönüllü olarak bir okulda Türkçe derslerine girerek değerlendirdiğini anlattığın o gün çok duygulanmıştım.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Bir kenara sinmiş ağlıyordu. Göz yaşları iplik gibi akıyordu yanaklarından. Ağlarken, iç çekişi, çocukların oyun oynarken çıkardıkları seslere karışıyordu. Emine’ nin hıçkırıklarını kimse duymuyor, görmüyor veya görmek istemiyordu belki de.

İçinden isyan ediyordu. Kahrediyordu kaderine. Babasızlığına… Fakirliğine…. Her şeye isyan ediyordu. Sessiz feryatlarını kimseye duyuramıyordu nedense.

O mu istemişti böyle olmasını. Ona kalsa ister miydi? İstemezdi elbet. İki odalı, derme çatma, barakalarında en azından, bacaları tütüyordu. Kapılarını kilitleyip, korkusuzca uyuyorlardı anasıyla.

Devamını Oku