Hülyalı Gönül Şiirleri - Şair Hülyalı Gönül

Hülyalı Gönül

Ben kendi halinde bir öğrenciyim. Tek amacım; öğrenimi tamamlamak. Vatanıma, hayırlı bir vatandaş olmak. Onun için elimden geleni de yapıyorum. Derslerime çalışıyor; okulda da bir öğrencinin yapması gereken saygıyı, özveriyi göstermeye çalışıyorum.

Eğitim hayatımda; bu sekizinci yılım. Bendeki de şans yani. Öyle bir sınıfa düştüm ki; size nasıl anlatayım. Annemlerin zamanında, televizyonda seyrettikleri, bana da anlattıkları, Hababam sınıfından farkı yok hani.

Bazen, o sınıfa girmek, dersleri dinlemek o kadar zor geliyor bana. Mezun olacağım, o sınıftan kurtulacağım zamanı iple çekiyorum. Şu yaşımda, hayattan bezdirdiler beni. Her gün aynı, bir gün öncesini arıyorum inanın.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Hırçın Karadeniz ve ben
Birlikteyiz bu gece
Hırçınlığını sergiliyor gözlerime
İsyan ediyor sanki kaderine


Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Kalsa mı,gitse mi bir türlü karar veremiyordu. Suçluydu. Kaçmalıydı. Ne diyecekti? Karısına, ailesine ve olaydan haberi olan insanlara?

Diğer taraftan, ona yakışan insan gibi davranmaktı. İnsan olarak, ezdiği kişiyi en yakın hastaneye yetiştirmesi gerekirdi.

Yanında oturan sevgilisi, güzel anlar geçirdiği kadının yüzü ise kireç gibi bembeyaz olmuş, şoka girmiş gibi anlamsızca yerde yatan adama bakıyordu.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

“ Yapmayın! Vurmayın bana ne olursunuz. Yalvarıyorum size. Ben size hiçbir kötülük yapmadım. Ne suçum günahım var benim. Ben de sizin gibi dünyaya geldim. Sizin gibi de ruhumu teslim edeceğim. Lütfen! Yüzüme vurmayın! “


Yediğim onca dayağın etkisiyle bayılmış olmalıydım. Hatırladığım tek şey beni döven irili ufaklı dört ya da beş kişilik erkekten oluşan gurubun arasında pinpon topu gibi oradan oraya savruluşum ve onlara yalvarışlarımdı.

Beni dövdükten sonra öylece kaldırımın üzerinde bırakıp gitmişlerdi. Kendime geldiğimde, etrafıma dayaktan feci şekilde şişmiş gözlerimi aralamaya çalışarak, bakmaya çalıştım. Etraf, epeyce kalabalıklaşmıştı. Ama nedense kimse bana yardım etme gereği duymamıştı. Ne kadar orada, o şekilde yattığımı bilmiyorum ama buz gibi kesilmişti vücudum. Kemiklerim feci şekilde ağrıyordu. Sanki üzerimden dozer geçmiş gibi hissediyordum kendimi.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Oldum olası, tarihe merakım vardır. Lisede okurken, diğer arkadaşlarımın ilgisini çekmezken, ben tarih dersinde, pür dikkat öğretmenimi dinler, anlattığı konuların içinde kaybolur; içinde yaşayarak, yaşadığım mekâna dönerdim. Sebebini çok merak etmişimdir.

Eskiye düşkünlüğüm çok fazla sanırım. Evde, geçmişi hatırlatan eşyalarımı, kolay kolay çöpe atamam. O eşyaların içine sinmiş, hatıralarım, anılarım vardır. İnsanların, üç- beş yıl kullanıp, sonra da attıkları eşyaları gördüğümde ise içim sızlar. Ekonomik olarak, değerlendirilebilecek eşyaların, sokağa atılmasını israf olarak görürüm. Eşyalarım, tamamen eskimeden ve kullanılmayacak hale gelmedikten sonra atamam. İster cimrilik olarak addedilsin veya çöpçülük olarak…

Ortaokul ve lise çağlarımdaki binalar, insanlar gözümün önüne geldiğinde ise nedense bir hüzün kaplıyor. Mis gibi ağaç kokan, tarihi hatırlatan, derme çatma da olsa onca yılın yükünü taşıyan, yorgun olduğu kadar da sevimli olan o evler. Kimisindeki cumba kafeslerin içinden sızan tarih kokusu.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Esenler’de, oturduğu evin kapı zilini çalarak kaçan 5 çocukla kavga eden 18 yaşındaki Oğuzhan Kuzu, kalbinden bıçaklanarak öldürüldü. Polis, cinayeti işlediği iddia edilen 5 çocuğu yakaladı.
Alıntı


Hepimizin canının yandığı ve gözyaşlarımızı tutamadığımız bir haberdi. Özellikle ben çok üzüldüm Oğuzhan’ a. Annesinin ve babasının feryatları ise dayanılamayacak derecede üzücüydü.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Zaman nedir ki! Hayatımızın akışı içinde, su gibi akıp gidiyor. Daha dün çocuktuk. İki taraftan, cicili bicili tokalarla toplanmış saçlarımızla, sokakta oyunlar oynarken, kucağındaki bez bebeğiyle evcilik oynayan küçük kız yada kısa pantolonu ile elindeki en güzel oyuncağı olan top ile geleceğin Maradona olma hayalleri kuran erkek çocuğu.

Zaman su gibi, mecraında akıp gidiyor. Aradaki zamanı ise ancak bizden sonraki neslimiz olan çocuklarımız veya yeğenlerimizin büyümesinden anlayabiliyoruz.Daha dün kucağıma aldığım kızım, gözümde büyümemesine rağmen, gün geliyor zamanı bana hatırlatıyor.

Bundan bir yıl öncesine kadar yanımda ve yamacımda idi. Ayrılık zamanı geldiğini o ana kadar idrak edememiştim. Ta ki valizlerini hazırlamaya ve ayrılık zamanının gelmesine kadar.
Eşyalarını toplarken, içimde bir burukluk ve hüzün vardı. Arabamıza eşyalarını yerleştirdik ve Eskişehir’ e doğru yola çıktık. Yurduna gittik. Ellerimle, odasında valizden çıkarttığımız eşyalarını yerleştirdim. Sonra, oradan çıktık ve beraber Eskişehir ‘ i gezdik. Öğleden sonra saat on altı gibi geç saate kalmamak için yola çıkmamız gerekiyordu. Onun da bundan sonraki dört yılını geçireceği yere alışması.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Yaşama sebebimsin

Bebeğimsin

Gül yüzlü

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

Denizden esen rüzgârın etkisiyle saçları uçuşuyordu. Gözleri, denizin en uzak noktasındaki dalgalara takılmıştı sanki. Sahildeki kumlar, beyaz köpüklerin içinde, su ile kara arasında kalma mücadelesi içindeydi.

Hiç bu kadar kendi düşünceleri ile baş başa kalmamış gibi görünüyordu. Yanından geçip, sahilde gezinen insanların bile farkında değildi adeta. Farklı bir ruh âleminde gezintiye çıkmış gibi bir görünüşü vardı. Düşünceleri onu çok farklı bir zamana götürmüştü. Çok üzüntüler ve sıkıntılı günler geçirmişti. Bir an bütün yaşamı gözünün önünde beliriverdi.

“ Çok mutlu bir çocukluk geçirmişti. Geniş bir aileye sahipti. Mutluluk dolu bir yuvası vardı. Anne ve babası evliliklerini sağlam temeller üzerine kurmuşlardı. O yüzden de hiç kavgalarına rastlamamıştı çocukluğunda. Selin ailenin de ilk torunuydu ve her istediği yerine getirilmişti. Ama şımarık değildi.

Devamını Oku
Hülyalı Gönül

SÜRPRİZ!

Bundan yaklaşık iki buçuk ay önce kızımı Eskişehir’e öğrenimi için göndermiştim. Bu süre içinde onu özlediğim ve yanımda olmasını arzuladığım çok oldu. Fakat işin içinde eğitim olunca insan özleme katlanabiliyor.

Bu süre içinde, hep sizlerle beraberdim. Gündüz işime gidiyor, akşam evime geliyordum. Yemeği yedikten sonra eşimle biraz sohbetten sonra yazılarımı yazmaya başlıyordum. Yazmak, sanırım benim için vazgeçilmez bir alışkanlık haline geldi.

Devamını Oku