NEREDE O ESKİ GÜNLER!
Nerede o eski günler, şarkılar, eski dostluklar,arkadaşlıklar, komşuluk ilişkileri, sohbetler, akrabalık ilişkileri.
Geçmişe özlem duyuyorum. Çok yaşlı değilim ama çocukluğumda ailem ve yakın çevremde yaşanan o birlikteliği, paylaşımcılığı ve dostluğu arıyorum. Ben öğretmen çocuğuyum. Babam, mükemmel bir insandı. O, her yerde çok sevilirdi. Onun yokluğu bana bazen çok acı veriyor. Anadolu’nun küçük bir köyünde ilkokul öğretmeniydi.
Ben Anadolu’ yum.! Kıraç toprağımla
Yemyeşil ovalarım, devasa ormanlarımla
Gözü yaşlı, elleri nasırlı, bağrı yanık anaların
Tarlada, ovada, gönlü zengin insanların
Sultanlar ve evliyalar toprağıyım ben.
On altı yıl önce bahardı
Günlerden pazardı
Acı bir telefon sesi
Uykumdan uyardı.
Benim öğretmenimdin
Şimdi şu anda kırk yaşındayım. Yirmi üç yıllık memurum. Bir çocuk annesiyim ve yirmi üç yıllık evliyim.
Kırk küsur yıllık yaşantımda, hayat ile hep mücadele verdim. Önce çocuktum. Çocukluğumu mutlu yaşadım. Sonra genç kız oldum. Genç kızlığım on sekiz yaşına kadar sürdü. Evlendim ve kadın oldum. Yirmi yaşında, kızımın doğumu ile anneliğe attım adımlarımı.
Bazen düşündüğümde, hayatın merdivenlerini çok hızlı bir şekilde adımladığımı fark ediyorum. Memurum, aynı zamanda ev hanımı, anne, eş, dostlarım için de arkadaş, dost, yaren… Bu örnekler istediğimiz kadar çoğaltılabilir.
“ Gel vatandaş gellllllllll! Sudan ucuz kitaba gelllllllll. Bedava bunlar. Sigaradan daha ucuz bu kitap. Gelllll vatandaş gelll. “
Bu sesi duyunca, meraklanmış ve kalabalığın olduğu tarafa doğru yürümeye başlamıştım. Kitap okumayı sevmemden olacak; bağıran adamın anlaşılmaz kelimelerinin arasından, çekip almıştım o kelimeyi.
Bağıran kişinin etrafında, büyük bir halka olmuştu. Kalabalığın arasından, kafamı uzatarak, bağıran kişiyi görmeye çalıştım. Kısa boylu, çelimsiz bir yapısı, yorgunluktan kaynaklandığını, bir bakışta anladığım gözlerinin altında oluşmuş, torbacıklar dikkatimi çekti.
Kafamı kaldırdım. Bulutlara baktım. Hiç bu kadar güzel olduklarını fark edememiştim. Gökyüzü masmaviydi. Pırıl pırıl bir güneş, sanki özgürlüğümüzü ilan edercesine daha canlıydı. Bunlar çok yabancıydı bana.
Kuşlara özenmiştim yıllarca. Cezaevinin tepesinden geçerlerken, haykırırdım onlara.
“ Beni de alın yanınıza. Özgürlüğün ne olduğunu öğretin bana. Kanatlarınızda, dolaşayım dünyayı. Özgürce…. “
Evinden ayrılalı on beş gün olmuştu. İlk kez ayrılıyordu sevdiği adamdan. İşyerinin düzenlediği bir seminer için ayrılmıştı. Zorunlu bir ayrılıktı. İlk günler çok sıkılmış ve zamanın nasıl geçeceğini düşünmüştü hep.
Planlanan zamandan önce bittiğine de çok sevinmişti o yüzden. Geldiğinde aldığı dönüş biletini bir gün öncesine değiştirdi. Eşyalarını hazırladı heyecanla. Gitmeye hazırdı. Bir an önce uçağa binip, sevdiği adama kavuşmak istiyordu.
O’na sürpriz yapmak istiyordu. O yüzden de haber vermeyecekti. Onu uyurken, yatağında öperek uyandıracaktı.
Bir ramazan günüydü. Eşimin yengesi bizi oruç açmak için evine davet etmişti. Kendisini çok severdim. Bembeyaz, pamuk gibi bir yüzü vardı. Yüreğinin güzelliği, yüzüne yansımıştı sanki.
O da beni çok severdi.Onun bakışlarından anlardım beni sevdiğini. Çocukları da çok severdi. Kendisinin bir kızı vardı. Tek çocuk olduğu için de aynı evde yaşıyorlardı. Ben, eşini yani Dayıyı tanıyamadım. Biz evlenmeden çok önce vefat etmiş. Evde, kızı, damadı ve torunları ile oturuyordu.
Sık sık gelirdi bize. Onu gelmesi beni sevindirir ve ona ne ikram edeceğimi bilemezdim. Rahat ettirmek için elimden geleni yapardım. Çoğu zaman da içlenir ve damadının yaptıklarını anlatır ve ağlardı. Hiçbir şey yapamazdık fakat onu dinlememiz bile yeterdi ona.
Günlerden Cumartesi bugün. Yoğun bir şekilde çalışan biriyim. Bütün yorgunluk bedenime çökmüş. Büyük bir kentin karmaşası da eklenince düşünün artık.
Metropolde yaşamanın sıkıntıları bunlar. İstanbul gibi bir yerde yaşamak kolay mı? Ancak onu yaşayanlar bilir ve anlar. Büyük bir şirkette çalışıyorum. Stresli bir işim var. Bu işte bulunduğum konuma gelebilmek için çok çalıştım.
Üniversiteyi bitirdikten sonra elimdeki diploma, kendiliğinden iş bulamamıştı bana. Her gün gazete ilanlarını takip ediyordum. Her yere özgeçmişimi bırakıyordum.
Özgür ruhum ve ben
Okyanusları aştım rüzgarlarla,
Akrep ve yelkovan
Birbirleriyle yarış içinde
Zaman su gibi,
Ben olgunlaşmaya yüz tutmuş ağaç misali
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!