çok arabesk kaçışlara gebe akşamlardayız yine birkaç akşamdır, sessizce.
ki yangın yerine dönmüş ortalık, ses seda olmayan coğrafyadayız.
her şeye çığlık çığlığa ama yine de çıkmıyor boğazımızdan, düğümlenen sözcükler.
kursağımızda kaldı yine kursağımızdan geçenler.
hiçbir zaman ölmeyeceğiz ve her gün yeniden doğacağız bu gidişle.
şimdi bir akşam vakti, keyifle uzanmak var, ağaçtaki günaha.
nasılsa kalmadı yerimiz daha da kovulacak.
babası evden kovsa sokağından geçmez bir daha, ama öyle olmuyor demek ki bir yerden sonra.
anlaşılmaz hallerdeyiz, üstümüze yok konuşmakta.
anlaşılmak değil nicedir derdimiz, anlatmak tek başına yeterli sayılmakta.
yine de hüzünlüyüz çok zamandır, yine de gönlümüz bol, yine de ağlıyoruz başkalarının hallerine.
yine aynı yerdeyiz, hep başkalarına oluyor, bize olmaz nasılsa diye.
şimdi bir akşam vakti, keyifle kopartmak var, ağaçtan günahı.
nasılsa kalmadı yerimiz daha da kovulacak.
ki burada asıl günahkarın ağaç olabileceğini de düşünmüyor değilim.
muhakkak alınmayabilirdi olduğu yerden.
fakat alınmasını sağlayan en önemli etken onun orada olması değil miydi?
açıklayamıyorum bazı noktaları kendi kendime.
yani silah olmasaydı örneğin, kurşun da olmayacaktı.
savaşlar bitmeyecekti mutlaka, bir yolunu bulacaktık biz birbirimizi öldürecek.
yine de mangalda kül kalmıyor genelde.
ki derdimizin anlaşılmak olmadığı konusunda anlaşalım bir an önce.
şimdi bir akşam vakti, keyifle ısırmak var, eldeki günahı.
nasılsa kalmadı yerimiz daha da kovulacak.
bir yolculuktayız şüphesiz ve şüpheler içindeyiz.
hangisi daha gerçek ya da yalansa hangileri?
üzerinde düşünecek çok zamanımız olur diyoruz, zaman nedir, bilmiyoruz.
yolculuk ne zaman bitecek, biz yeterince düşünmüş olabilecek miyiz, süre bitmeden?
düşünsek bulur muyuz?
bulsak anlar mıyız?
anlasak anlatır mıyız?
anlatsak derdimizin ne olmadığını hatırlar mıyız?
cevabı içinde gizli bilmeceler olurdu, soruyu soran cevabı da verirdi aslında.
biz cevabı düşünmek yerine bir an evvel öğrenmenin peşinde koştuk.
biz düşünmeden cevabı söyleyeni sevdik, düşünelim isteyeni pek de o kadar sevemedik.
hangisinin daha doğru olduğunu, birgün biz de öğrenir miyiz?
şimdi bir akşam vakti, keyifle yutmak var, ağızdaki günahı.
nasılsa yerimiz kalmadı daha da kovulacak.
her bir tarafa dağılmış, darmadağın, yıkılmış insanlar gizli.
iyi gizlenemediklerin haberdarız yıkılışlardan.
kendi saklansa saçı görünür, saçını kesse makası duyarız.
biliriz dağıldığını, sonra otururuz, ağlarız onun da haline.
ona ağlayıp kendi acılarımızı geviş getiririz.
hislendikçe ağlarız, ağladıkça geviş getiririz.
nasılsa cevabı düşünmeye gerek duymuyoruz, birisi gelir, öylece söyler sanıyoruz.
uzunca bir ömür var önümüzde, biraz da buna güveniyoruz.
altmış yıl mı, seksen yıl mı?
yirmisinde ölünmüyor mu?
onyedi çok mu erken?
bebekler melek oluyorlar zaten.
bizimse çok uzun bir ömrümüz var önümüzde.
her gün kısalıyor, her gün kısalıyor biraz biraz.
elimiz uzanamıyor artık öyle eskisi gibi her yöne.
kendi dizlerimizi ovmaya yarıyor en çok.
daha çok terliyoruz yaşlandıkça ya da ateşe yaklaştığımız için...
bilmiyorum.
şimdi bir akşam vakti, keyifle hazmetmek var, yuttuğumuz günahı.
nasılsa yerimiz kalmadı daha da kovulacak.
nasılsa yedik artık.
nasılsa sindirmek zorundayız artık olan biteni.
hazmetmek zorundayız artık o ağaçtakini.
hazmetmek zorundayız artık o ağaca uzanan eli.
yok galiba bir başka hikayesi.
ne yaptık, ne ettik, cennetten bile kovdurduk kendimizi.
şimdi sığınmaya çalışıyoruz başka yerlere.
şimdi bir akşam vakti, keyifle çıkartmak var, sindirdiğimiz günahı.
nasılsa kovulacak ikinci bir yer, kalmadı.
Kayıt Tarihi : 27.12.2024 09:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!