kapalı değil hiçbir yer, oldukça açık aslında.
gözlerindeki perdeyi mi kaldırsam, kulağına senfoni mi fısıldasam, hangisi daha çok öldürür çocukluğunu?
duymadığın ne kaldı ki duymadıkların dışında?
duyduğun her şeyi duydun bu vakte kadar, ki söylenmeyen binlercesi bile var senin duyduğun.
yaşının bir önemi yok, çocuklar da ölebiliyor.
oldukça saydam çektiğimiz ağrılar.
bugünlerde yine öncekilerle benzeş bir karanlık,
bugünlerde yine öncekilere hiç benzemeyen bir saydamlık,
bugünlerde yine bir yolculuk görünüyor, benim limanımdan bir başka limana.
yine bir yolcuyu yolunda görmek düşüyor hisseme, ki yolcunun yolunda gerektiği tarafıma çok evvelce söylenmişti.
hangi günahın cezası olduğunu bilsem,
hazırdaki tüm tövbe haklarımı ona kullanacağım şekilsiz bir karşılık.
bu keyfi sancılar ve sonrası.
ki bu sonralar çok sonradan sonralaştılar.
henüz olmamışken aslında hiçbiri sonraya kalmayacak gibiydi.
nasıl olduğunu anlayamadım ben bu olan bitenin,
ki kendisi de anlatmayacak gibiydi.
bu bir sorun değildi, zira anlayamadığım ilk şey, bu değildi.
yabancı buralar bana.
ben buralara yabancıyım ya da.
o ki, bir uyuşmazlık var burayla aramızda.
ne o beni anlayacak gibi, ne de ben onu aslında.
niyet halis olunca maksat hasıl olur kabilinden, ne bir nedenim var ne bir isteğim sıcak masallara.
alkollü içeceklerin bir defa daha terk ettiği kabuklu yemişler de çok yalnız bu gece mesela.
soluk kalan birkaç hatıra yine demden deme sıçrayan.
yine birkaç sessizlik var sözcüklerimde ve yine çok konuşan bir suskun olmaya niyetlendim bu gece.
hani bazı perşembeler diyorum yer yer ve zaman zaman ve bazı cumalar var elbet öncesi perşembe olan.
bir yılın kaç gün olduğunu hiç saymadım, üşendim hep ve daha önce sayanlara inandım.
dünya güneşin etrafında dönüyor diye kendini nimetten sanan güneşe çocuktum, aldandım.
sonra güneş nimet değilmiş esasen, büyüdükçe anladım.
nihayete ereceksin çocuk, yalnız sabır gerekenlerden biri.
bir diğerine gelecek olursak, dur, daha var ona.
oraya varana kadar kaç durakta tökezleyeceksin,
kaç yerde atıl kalmış hislerini yoklayacaksın ceplerinde,
kaç bakalım, kaçabileceğin en uzağa.
kendinden.
siz yine hüzünlüsünüz, öyle söylüyor gözleriniz.
siz yine birikmişsiniz ve dahi siz kimsiniz?
siz, olsa olsa ailenizin verdiği bir isimsiniz.
hiçbir çıkarı yok yine alacakaranlığın.
yine deniz sakin, yine sessiz tüm ağaçlar.
kırmızıya çalan bir kapı var, yolun sonunda.
elleri, zincirlenmiş bir kalabalığa bakıyordu.
elleri zincirlenmiş, bir kalabalığa bakıyordu.
elleri zincirlenmiş bir, kalabalığa bakıyordu.
elleri zincirlenmiş bir kalabalığa, bakıyordu.
sonra aklını aldı ellerinin arasına,
tam olarak avuçlarına yani.
yalnız mıyız hepimiz,
yoksa hepimiz birer yalnızlık abidesi miyiz?
sevgisiz sevgili miyiz,
yoksa sevgiye aç, açıkta kalanlar mıyız?
hazin bir grilikte sürülen bir yaşantı düşün,
bir gri ki,
yağmur yerine hüzün yağar geceleri buraya.
ve bir tutam ot düşer kalbimin merdiven boşluğuna.
ansızın başım döner yığılırım.
ve uyanırım sensiz sabahlara.
buralara hüzün yağar geceleri yağmur yerine.
merdiven boşluklarında yaşarım hayatın muhabbet dakikalarını.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!