Anasır-ı Erbaa'da ben vardım?
İlk ben vücut verdim, baban ademe!
Secden bende! Bitkilere ben yardım?
Farabi'de kadim oldum aleme!
Kitab-ı Kerim'de tin, turab oldum.
Uyanmaksızın dalayım uykuya!
Güneş çalmasın kapımı bir daha!
Müptelayım ölüme tutku bu ya?
Kavuştum diyeyim mutlu son aha!
Ufkuna! Hayaline bıraktım sözü!
Söylediklerimin yoktur bir özü!
Suyu kucaklar gibi aç kolların!
Serap olmasın! İyice aç gözü!
Tepeden inme bindiler sırtına...
Deh! Dedi, bir sağ-sol; ileri-geri...
Parçalandı eşek! Koptu fırtına!
Kalan oldu mu bilmem yiğit eri?
Üstü başı yırtık, düşsem yollara!
Dolu dizgin koşsam, ölüme doğru!
Son nefes artık, düşsem kollara!
Unutsam hayatı, yalanı doğru.
Çöktüm gölgesine koca zamanın
Dayadım sırtımı saran havaya
Yattım beşiğine kısa bir anın
Sardılar beni bir pamuk kayaya
Tersineydi her şey akçeyi gördüm
Utançtır yaşamak! Bu diyarlarda...
Gözüm, gözlerimden baksa utanır!
Usançtır yaşamak! Şu firarlarda...
Kaçsam, izlerimden birileri tanır!
Uyumsuzum ben! Ve de aykırıyım!
Hiç bir kalıba girmem! İnsanım ben!
Çekilin önümden! Ben haykırayım!
Bedene bürünmüş, bir lisanım ben.
Mercek tut sözüme bizahmet eğil
Denizde bir köpük dağda bir duman
Ne sensin sen ne de ben gerçek değil
Sanki her şey hayal gördüğün umman
Hiç hükmünde zeka akıl bilgi ruh
Seher vakti, çıkayım dağlara.
Bir kuş yerine, vursunlar beni!
Yüzüm buruşup saçlar ağara!
Öldükten sonra, duysunlar beni!
İşte geldi Şair Her şey Aşka dair