Marmarada iyi kalpli bir ceset olmak...
Marmarada iyi kalpli bir ceset olmak zordur. Çünkü; huyu da pistir suyu da, erkeği de kadını da...
Gece intihar etmek ve taksiye binmek aynı orantıdadır. Hayaller fazla sıcaktır, içini yakar, bir bardak su içersin alevi yayılır...
Benzin ve su halkın ortak sömürülme noktası, ve hayat kadınları ve sen, gösteri başlasın...
Bir rastlantı sonucu düşmüşüz aynı rüzgarın yönüne,
Ağzında ki dil olsam da konuşsam...
Aynı terazinin üzerine konulmuş
Aynı renkli iki farklı kefeniz seninle,
Beni sevmekten yargılasın Haziran,
Sustum..
Ve yuvarladım adını dilimin kemiğinden
Göğsümün güneyine...
Beyaz teninin siyahi kaldırımlarında
Neon gazlı nefesler terlerken
İstiyorum ki, odama gece hiç çökmesin, ışığı açmayayım babam kızmasın. Yalnız kalayım, üşüyeyim ama annem uyanmasın...Yoksa;
Saat kaç oldu sen hala yatmıyor musun oğlum cümlesi acıtıyor beni, kullanılmış bir kağıt gibi buruşturuyor. Kimseyi üzmeye hakkım yok, annemi, babamı, kardeşim, Allahım senide...
Hiç olmazsa bu gece televizyonda sadece çizgi film seyredeyim, babam kızmasın, annem uyanmasın, bir paket sigara bitireyim...
Bazı geceler ellerim o kadar yalnız kalıyor ki, soğuğu üşütüyor. Bütün şarkılar, türküler bir çığ gibi düşüyor üzerime. Buralar az sonbahar çok kış. Yaz sadece bir kelimeden ibaret ve onu sadece yazıyorum, ısınmaya çalışıyorum. Odam çıplak, ben çıplak sigaram da kar var.
Hiç bilemem hangi sebzeyi daha çok tüketmeliyim, hangi meyvede C vitamini var bilemem, adın nedir bilemem, penceremin manzarası bir kaç inşaat iskelesinden ibaret, ilaç sevmem, kimyasal yasal olsaydı beki severdim ama yasaktın.. Buralar soğuk, ben hastayım ve sen lütfen sağlık ol...
Ben yağmura sırtımı dönmedim hiç bir zaman,
O sürekli arkamdan yağmak istedi,
Ben hep önüme doğru ağladım,
Yüzümü döndükçe gözlerime baktı yağmur
Susmadım,devam ettim kendi kendime konuşmaya
Yürüdüm,o hep arkamdan yağdı..
Sen istesen de istemesen de,
İstediğimsin...
Çarpanlarına ayrılmış zamanın
Üvey evladıdır
Elveda anları,
Gönüller bir oldukça nar çiçeğim
Ellerimizi kirletir elbette yağmur,
Bardaklarımızda kırağı
İstanbula kış düşmüş haberin var mı?
Sesin kulağıma çığ olmuş
Duydun mu?
Bu sabah güneşin doğduğunu gördüm, biraz kanlıydı.
Tentürdiyot gökyüzüne hakimdi. Kuru soğuk gazlı bir bez gibi sarılmış şehrin çıplak sokaklarına...
Sen her zamankinden bir buçuk kat daha güzeldin.
Kusura bakma sen bu sabah biraz çok güzelsin,üstte ki cümleyi ben kurmadım çünkü kat sayın yok. Şişmiş gözlerinde mısır patlatmak, buruşmuş göz altlarında torba tutmak istiyorum yakın dostlarıma. Akşamdan kalma bir telefon avizesinden düşmüş gülüşünün etkinsindeyim ben, içim -15 derece İstanbul, sen Ankaranın nazlı çiçeği...
O kadar cesurdu ki ateş,
Hiç çekinmemişti;
Dalgaların,
Bedenini öptüğü umut garını yakarken..
Merhaba İstanbul,
Ben umutla çağırdığın,
Tut elimden Hiroşimaya götür beni anne.
Dün sevgilimden kucak dolusu ihanetler aldım,
Üstelik dudakları ile mühürlediği rujun izi kalmış
İçine kapanmış masum zarfın içinde,
İçtiği şarabın kokusu sinmiş
Kutsal olduğunu kabul ettiğim bir kaç kelimeye..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!