Harun Güven Şiirleri - Şair Harun Güven

Harun Güven

Niyetim huzuruna çıkmaktı,
Kaldırdım ellerimi başıma.
Sana herşeyden yakın olmaktı,
Yasladım bilekleri karnıma.

Bir tek sana eğerim başımı,

Devamını Oku
Harun Güven

Ötelerden çok ötelerden; Kaf Dağlarından, Anka kuşlarının sırtlarında taşıdığı ve büyücülerin bile erişemediği bir ilhamın keremiyle yazıyorum... Bir var olan bir yok olan, heybelerinde hüzün saklayan dilencilerin sadakalarından hırsızlıklık ederek günaha giriyor ama aldırmıyorum... Yani anlayacağın mutsuzluğa hırsızlık ediyor ve nispetle dilenciden dileniyorum... Eskiden develer tellalken, pirelerde berber; gülerse hep beraber gülerlermiş, ağlarlarsa hep beraber... İmece kurulurmuş gönüllere, kimin ne derdi varsa cözülürmüş yada mutluluklar paylaşılırmış... İşte asıl ozaman paylaştıkça çoğalırmış. Şimdisinde insanlar kendi seçiyor mutluluğu, hüznü ve huzuru... Gülmek isteyenler seçtiklerinden gülüyor, ağlamak isteyenler tercihlerinden...


Bir ülke varmış... Elinde sazı düğünlede eğlencelerde çalan bir genç.. Derken vaktin birinde, bir düğünde bu genç çalarken düğünün olduğu yerden bir kız geçer... Derken başını kaldırdığında bu genç o kızı görür ve oracıkta o kıza vurulur... Çalıyorken çaldığını söylüyorken söylediğini karıştırmaya başlar.. Düğün sahipleri oynayacağını karıştırmıştır. Hemen yaklaşırlar bu gence ve sorarlar ne oldu diye... İşaret ederek gösterir kızı ve derki görünce düştü gönlüme sızı yani aşık oldum der... Kalabalık bir anda atlar üstüne ve kapatır ağzını... Derki aman sus o padişahın kızı... Ne olursa olsun ben o güzele vuruldum, düğün dernek sizin olsun ben onu isterim... Yapacak bişey yoktur, aşkı yüzünden ordan kovulur... Yedi gün yedi gece oturup ağlar... Dostları onu göremeyince gelip sorar... Ne oldu sana kaç gündür yoksun, nerdesin... Derki benim derdim var Allah yardım eylesin... Senin derdin bizim derdimizdir söyle... Ben aşık oldum bir kıza öyle... Sen kızı göster biz konuşalım derler... Padişahın kızı diyince başını öne eğerler... Sana yapacağımız bişey yok o padişah kızı... Sense fakir milleti eğlendiren bir çalgıcı... Gönül bu ferman dinlemez ağalar... Çözüm olmazsa kardeşiniz neyler... Dostu derki padişahın bir Üstadı vardır... Senin çözümüne kamil olan odur. Gideceksin derdini anlatacaksın, yarana merhemi ondan süreceksin... Üstadın kapısını boylar genç... Selamsız sabahsız girer genç... Derki ben padişahın kızına aşık oldum... Devayı ver ne istersen ederim... Üstad genci görünce eminmisin der sorar... Cevabı alınca devayı söyler...


Devamını Oku
Harun Güven

Sine-i Demden süzülür fikir... Önce kalbe intikal eder ve oradan yol veririz duyguları mektuba...Aslında aşk ile aşık bir birinden ayrılmaz... Ölüm ikisine de ölümdür... Hep anlatmak istemişimdir; bir son nefesle başlayan sonsuza doğru yürüyüşü... Halsiz, bitkin düşmüş; perişan bir aşk öylece uzanmış yatıyor... Anlaşılan aşk son nefesini veriyor... Yanı başında duran aşkın eş ve dostları; onun son nefesini vermesine tanıklık etmekteler... Okumayı bilen açmış aşk kitabı okuyor, bilmeyenler aşk duası etmekte... Aslında aşk sahibinin son nefesi, perdeyi aralamaktır... Sonsuz aşka uzanan ve hakikatin hilkatinde yoğrulmuş bir aleme doğru... Adımlarımız aşkın gücüne gitmesin diyerek bi iznillah...


Son nefesinde gelir hep kör şeytan yanına...Son kez aşktan terk, son bir vesvese... Kurumuş dudakları suya hasretken... Çağlayanlar sunar önüne aşığın... Susuzluktan kurumuşken aşık, suyla kandırmak ister; aşktan vazgeç diye... Bu zorlu sınavı aslında kamil aşık rahatlıkla atlatır... Çünkü aşkın kevserini içmiş ise susuzluk sorunu çekmez... Sonra en yakını olur, en sevdiği bir anda... Onunla yolundan çevirmek ister, vazgeçmesini diler, aşkına karşılık olarak hayal girdabında raks ettirir... Sarhoş olur bir anda aşık.. Yinede aşk sarhoşluğunu tatmış ise bir kerecik; bu aldatıcı sarhoşluğa kanmaz... Yapacak bir şey bulamayınca en son kirli yüzünü gösterir, kötüler kötüler dahada kötüler aşkı. Aşığı hakir, aşkı ise fakir görür... Ama bir anda bir karartı çöker etrafa... İşte orada şeytanın işi bitmiştir, aşkın mayhoşluğundan istifade edememiş, rotasını çevirememiştir... Sıra aşkın son nefesini vermesindedir...


Devamını Oku
Harun Güven

Düş kokulu gecelerden gündüze,
Erdimde bulamadım yar yolumu.
Zifir karanlık içinden güneşe,
Doğdumda çözemedim yar oyunu.

Saniyeyi saydımda vakit yokmuş,

Devamını Oku
Harun Güven

ve seni seviyorum
sonsuz akşamlarda doğan bir ay gibi
hızını kesmiş rüzgarların tenhasında
yıldızların denize serpilişi gibi
uzun uzadıya gece sohbetlerinde
sevişircesine gülümsemeler gibi

Devamını Oku
Harun Güven

Ummanı görmeyenler gölü derya zannederlermiş. Yıldıza bakmak marifet olsaydı, gökyüzünün gururlanması elbette hak olurdu. Burada hak olan gözün yıldızı keşfidir, zira; sözün de sirayet etkisidir. Olduğun yada tevaffuk ettiğin çağın azameti, kalbe düşen muammaların çözümüyle aşikara erer. 'Ben kimim? ' sorusunu kendine sor ki kim olduğunu bul, 'Burası neresidir? ' sorusunu sor ki yerini bil, 'O kim? ' sorusuylada aşık ol. Aşkın icazeti; doğru soruyu, doğru zamanda, doğru kimselere sormasıyladır. Güneşin aydan, ayın güneşten icazeti olmasaydı; gece ile gündüzün varlığı olurmuydu? İnsanda böyledir daire-i aşk silsilesi içinde, icazeti kendi bulur.
Aşk'ı kamil olmanın yolu cevaba giden sorulardan geçer. 'Aşk nedir? ' i kendine sormadan aşka ermeye çabalamak zannımca aşka zülmet etmek olsa gerektir. Çünkü bilmeden aşk olur mu? Olsa olsa, tabiri; aşk-ı zan olur. Yani aşığım zannından başka muaffakiyeti nasip değildir. Buradaki kelamımızın sırrı önce 'bul' sonra 'bil' ve en sonunda 'ol' demekten öteye gitmez. Teaffuk etti buldu, sonra bildi ve artık oldu. Çünkü zühre yıldız ise harut ile marut neye kandı. Kuyuya düşmeden Yusuf, nara düşmeden İbrahim ve hara düşmedende Yemenli Veys olunmaz. İcabeti görende aşka hazır ol, çünkü aşk hazırlıksız gönül kapısını calmaz. İlk soruyu sor kendine, 'Ben Kimim? ' diye.

Devamını Oku
Harun Güven


...
Ve Aşk birgün çekip gidecek...
Sönmüş olacak gönül fenerlerinin ışıkları.
O zaman engin denizlerde yolumu kaybetmiş,
Ve sensizliğin girdabında batmış olacağım.

Devamını Oku
Harun Güven

İrfan sahibiysen sus... Sabret ki muradın ardı sıra gelsin. Ümit; dağların eteğinde değil doruğundaki kara denirmiş. Öyle hemen erimezmiş. Dün aldığın nefes, bugün sana dönmezmiş ama aynı burun hep yerinde, aynı kalp ve ciğer hep yerinde durur... Kainatı dolaşsan baştan başa vefa, sahibinden öteye gitmezmiş... Sen eğer vefa sahibiysen, zillete başeğdirmezmiş sahip olduğun hasletlerin... Kiracı olduğun aşikar unutma... Hem bedende hem dünyada hemde yerleştiğin her kalpte... Bir gün pılını pırtını toplayıp ya sen gidermişsin, yada kapı önüne koyarlarmış.. Elin elinden ekmek yemek, ele mihnet etmekmiş.. Eğer elin varsa rızkını kendin koparabilmeliymişin.. Yada rızk sahibi önüne ne uzatırsa şükretmelisin.. Eğer Mevla sana iki ayak üstünede iki bacak verdiyse, üzerinde durmasını becermelisin.. Yoksa koltuk altlarına girmek isteyen çok değnekler olabilir... Dostlar mı? ? fazlası zararmış azı karar... Şükür senin hazinendir, şükredersen her kapı ardına kadar açılır... Ve en sevdiğin hep kendinmiş ve ne kadar kendini seversen o kadar uzaklaşırsın hatadan... Kimse kendini ateşe atmak istemez..

Devamını Oku
Harun Güven

Fikr-i mahlukat azmin zaferinden emindir. Zira her iş çileyle başlar ve çilenin aşkından muzaffer olur. Çile aşkın zafer yolunu gösteren bir haritadır. En büyük sevdalar bile en dar kalıplardan sonsuz bir huzura akar... Irmağın ulaştığı her son bir denizdir.. Denizler, deryalar bir okyanusu düşler.. Yani aşkın sonu olmadığı gibi çileden alınan hazzında sınırı yoktur. Bir çilekeş gercek aşıktır. Bu sadece beşeri münasebetlerde halvet olan kadın-erkek ilişkisi değildir. İyi bir gönül eri yada mefkure sahibide aynı zamanda bir çilekeş yani aşık demektir. Çünkü çileyle yoğrulmaktan geçer aşk barikatlarının zinciri. Varmıdır ki; işkenceler, horlamalar görülmeden bir sevda, bir düşünce, bir fikir yada bir din yer yüzünde hakim kılınabile... O ki alemlerin sevgilisi ve aşkın gercek sahibi, mukaddes emaneti duyururken nice hakaretler, horlamalar yollarına dikenler, o güzel başına taşlar, üzerine işkembeler gark edilmedi mi... Yalnız sadık bir çilekeş özünde bulunan, çileden zevk alma mevhumu onu gerçek aşka yöneltti.. Bir zalimin elinde zevk, sefa maddiyat olsa dahi kim diyebilir mana alemindeki bir aşığı yıkabilsin. Özünde çelik olan aşkın ve aşığın eğilmesi imkansızdır. Çok zorlarsa kırılabilir... Ama aşk aleminde deryaya dalmış mefkure sahibi ve ati bekcisi elbette mukaddes olan sona ulaşacaktır. Bu kaderin bir harcı yada Tanrının verdiği bir kuttur. Aşkı bir cüssede görenlere eyvahlar ola... Kimi ki bir bedende arıyormuş yazıklar ola.. Aşkın özü çiledir ve hakikatin sırrı saklı...

Devamını Oku
Harun Güven

Yıkıldı gönlümün koca mihenk taşı
Enkaz altında koydun yazıklar olsun
Doğrulturum sandım bu eğik başı
Kelle koltukta koydun yazıklar olsun


Devamını Oku