Kediler gezinir postallar arasında
Griye bu sarı, bu kahve, bu kızıl,
yani bu yaprak tozları yakışır.
Ankara’ya bir Eylül yaklaşır
Kastamonu’ya bir Nisan
Şafak #yüzellisekiz# şu an
Daha çok yaban ilde, yolda belde
Sımsıkı tutarak ilkin bir elde
Çantalarımda gezgin öylesine
Sayısız seyahat üstesine
Diyardan diyara savrulmuş
Üredikten sonra dahi kavrulmuş
Artık Batıkent koyu yeşil bir buluttur.
Dev bir çam ağacıdır, dalları meyvesiz.
Bozkır çiçeğidir, hakikaten sanatoryum.
Ekserisi uçurtmaları vurulanların
az katlı meskenidir.
Ruhumun şehrinin köşe yanı, yaşayan dünyanın ta içidir.
Çakılsız bir kumsalda göklere uzanmak
yalın ayak
Kızıl toprakla uğraşmak
terlikleri çıkararak
hatta yalın ayak
Ben ölümü alkol kusan 20'lik bir genç kızda gördüm.
Başka bir zaman, başka bir mekanda
İrmik helvasının pahalısından çıkan kınalı saç telinde,
Bir de, taşeron temizlik işçisinin kartını yuttuğunda ATM
Aslında ben ölümü hiç olmadık yerlerde gördüm.
insanlığın en büyük mirası
dünyanın dört yanına dağılmış
fikri hür, vicdanı hür
öylesine bağımsız,
fırtına günleri dallara tutunarak
haykırır hep bir ağızla
Karşı komşunun alt katında
Binbir esere konu olmuş
Dilimde değil, halk katında
Hem iyi hem beter olmuş
Onun da bir adı var, Roza
Sarı beyaz uydular
Yolda ışıklar aydı
Olur muydu kuytular?
Şehirler olmasaydı
Görmek istemez kişi
Dur deme, gideyim buralardan
Tutma kolumdan
Son birkaç günde olanlardan
Duygularım karman çorman
Bak, aklım yeniden firarlarda
"Dili neftî, eli kömür karası
Tutamaz sözünü iki toy arası
Zor olmadan özünde yok varası
Sizin iller geçim sürsün istemez
Sorsalar dağlar taşlar derya deniz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!