Denizin ormanı,
Hıçkırır,
Dağlardaki kardeşine…
Su içine yanar,
Yüreği…
Gözyaşları görülmez…
Benliğini parçalayan,
İrinli parmaklar…
Kollarını baltalayan,
Hummâlı kafalar…
Acımasızca sokulan,
En mahrem yerlerine…
Bıktırıcı,
Bunaltıcı bir tiyatro…
Sıkıcı,
Kimseciklerin ısınamadığı senaryo…
Bir köşede,
Papaz kılıklı bir adam,
Tuna kıyısındaki şu kız,
Beyaz,sarışın,göküş gözlü…
Harran ovasında bir çiftçi,
Esmer teninde kor yangın…
Akdeniz’in mâvi karnında,
Ekmek arayan balıkçılar…
Toprağa diz vurup,
Minik yumruğun yüreğinin üstünde,
Selâm verdin dünyaya…
Emeklerken tırmandın,
Akça,pakça kuzuların sırtında…
Tulunlara bindin eğersiz,
Ya onaltı yaşındasın,
Ya onyedinci baharında…
Ne vakit dolacak günün,
Şeffaf bir kafesin ardında? ..
Damlalar yıkar camları,
Kaybolup gider göz yaşların,
Sen hiç kuğu ile kartalın,
Dans edişini gördün mü?
Sen hiç kuğuların uçup,
Kartalların fişek dolu,
Kuşandığını gördün mü?
O ince,uzun boyunlar,
Gücünün,
Kut’unun simgesi,
Tanrı Dağı’nı kavrayıp buzlu doruğundan,
Çekip çıkardı,
Kahredici kuşkuların arasından,
Kayrakan…
Anadolu…
Burun kıvırmış,
Naz yapmış çağlar boyu,
Her yanına gelene,
Elini,eline değene…
Yüreği ısınmamış bir türlü,
Gün olur,
En hasından adam bildiğin,
Yayvanlaşır bir bıyık altında…
Kocaman bellediklerin,
Ufalır gözbebeklerinde,
Göz bebeklerinin zıttına…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!