Bir yolcu bekler bu son istasyonda
Bekleşir ardında bir sürü seven
Ağıtlar yakılır
Dualar edilir
Hazin hazin sallanır mendiller
Bir tiren kalkar bu inilmeyen istasyondan
Çorum Cumhuriyet Lisesi öğrencilerinden Merve Gediktaş’ın Edebiyat dersi dönem ödevi olarak şahsımla yaptığı röportajın metnidir...
Merve Gediktaş: Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Halit Yıldırım: 1968 yılında Uğurludağ İlçesinde doğmuşum. Ankara’da başladığım İlkokulu Çorum Zafer Okulunda tamamladım. 1986 yılında Çorum İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldum ve aynı yıl Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesine girdim. Bir müddet öğretmenlik yaptıktan sonra Tarım Bakanlığına Ziraat Mühendis olarak atandım. Halen Çorum Tarım İl Müdürlüğünde Mühendis olarak çalışmaktayım.
Gölgem omuzumdan asılır:' dur! ' der,
Durmasam bir türlü, dursam bir türlü.
Öfkem: 'her kötüye acıma, vur' der,
Vurmasam bir türlü, vursam bir türlü.
Kılavuz ararım bu çıkmaz yolda,
Ol denilen yerde doğdun
Baktığın hu gördüğün hu
Bir nefeslik ömre sığdın
Aldığın hu verdiğin hu
Bir ummanı aşka düştün
Sin ve Can
Göğüs ve gönül
Sine ve Can
Bitmek bilmeyen zulmün
Dinmek bilmeyen gözyaşının
İnsanlık libasın soyunan kişi
Hayvandan âlâ bir yönün var mıdır?
Ne günahlar yıkar bilsen gözyaşı
Her günün ziyanda sonun var mıdır?
Nasranî’ysen hani haçın nerede
Bir çıkmaz sokaktır gittiğim yollar
Ne yapsam neylesem başa dönüyor
Boş kaldı dolmadı uzanan kollar
Feleğin çarkı hep boşa dönüyor
Bu dünya güldürmez bir gün yüzümü
İçi içine sığmıyordu Sulhaddin’in. Nihayet beklediği gün gelmişti. Yarın Ankara’da bir özel hastanede mülakata girecekti. İşi kesin gibi bir şeydi. Gece geç vakte kadar arkadaşlarıyla dolaşmış, yattığında ise heyecandan sabaha kadar uyuyamamıştı. Askerlik dönüşü kaç aydır işsiz, başıboş gezmek ona çok ağır geliyordu artık. Babasının yanında çalışmak da işine gelmiyordu hani.
Kahvaltıdan sonra valizini eline alıp Ankara’ya girmek üzere evden ayrıldı. Annesi hayır duaları ediyordu ardından…
Dün gece sözleştikleri gibi Erzincankapı’daki her zaman takıldıkları Kara Kemal’in kahvehanede, iki candan arkadaşı Ahmet ve Hüseyin ile buluştu. Onlarla koyu bir sohbete dalmıştı. Kendinden anlatıyordu… Söz babasına gelmişti.
- Yahu adam sabah namazı bir ayağa kalkıyor, Lala Paşa Camiinde namazı kılıyor, namazdan sonra gelip Taşmağaza’ya dükkânı açıyor. Sanki sabahın köründe müşteriler kuyruğa girdi. Bu adamın da, işinin de hiç kahrı çekilmiyor.
Hele sabahları tüm esnafla Kel Hasan’ın kahveye tıkılıp lavaşlı, lorlu kahvaltı partilerine ne demeli? O zift gibi çayı nasıl içerler hala anlamış değilim.
Neme lazım şimdi hastaneye başlarsam, sabah sekiz akşam beş. Tıkır tıkır maaşım da gelir. Yok müşteri taksit ödemedi, yok mal teslim edilmedi, yok sipariş gelmedi, yok çek yazıldı… Aman sende ne uğraşacaksın bunlarla.
Başıboşken bir meçhulde
Şaşar yolun benim gibi
Bir Mahmud’dan bir Mehmed’e
Düşer yolun benim gibi
Nasip olur bir hoş yapı
..............................Eşim'e
Önce arkadaşı oldun Âdem’in
Ogün bugün adın anadır kadın.
Cennet ayağının altında senin
En büyük mertebe sanadır kadın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!