Sen sabahın ayazında,
Göçebe ruhumda açmış
Mor çiçeğin yaprağına,
Düşen bir çiğ damlasısın.
Ben şimdi sana nasıl anlatayım,
Bir sonbahar kokusu,
Yere düşen yaprak hüznü,
Belki de özgürlüğü,
Sarıyor ruhumuzu.
Gel git akıllarımız,
Gözlerini aç ve kapat
İşte hayat!
İki nefes arası,
Bardakta dudak payı,
Durmaksızın dönen dolap.
Anlatmak isterdim,
Dizlerinde.
Gökyüzünü, yıldızları, mevsimleri,
Ama en çok yağmuru.
Anlatmak isterdim,
Sustuğum kadar anla beni,
Konuştuklarımı resmet.
Deliliğim de bul aklımı,
Gözyaşlarıma şükret.
Heyecanımın tut elinden,
Öfkelerimi affet.
Birkaç kelam olur sandım, gamdan tasadan
Yıldızlar şahitken, ay ve güneş dans ederdi.
Öyle bir ok attın ki, sonsuzluğun ortasından,
Ruhumu iki eşit parçada, yere serdi…
01/09/2018-İstanbul
Umutlarım üşüyor…
Feryadı kesildi sancılarımın.
Ay solgun, gece zifir.
Düşünceler,
Uçurumlardan atlıyor.
Ellerimse kağıt kokusu.
Bırak beni…
Kelimeler acizlik nişanı takıyorlar,
Cümlelerin bittiği yerdeyim şimdi.
Sen sorma, ben anlatmayayım.
Göğüs kafesimdeki kuşların
Hangi sislere doğru uçtuğunu.
Hayal perdesinde yitik gölgeler,
Herkesi herkesten sorabilirsin…
Bir elinde mercek ötekinde mum,
Kutuplarda çiçek umabilirsin.
Bakıp da görmeyen sisli gözleri,
Başka pencereler var.
Hayata ve ölüme dair.
Saklanmışlar...
Kendi gölgesinden bile korkan
İnsanoğlunun omuzlarında ise,
Üflesen düşecek yorgunluklar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!