hayat denilen o ağır yük
kocaman ellerimle çizdiğim bu boşluk havaya
sen, benim başlamak diye bitirdiğimsin
I
sıkıldım, yüzümden yakındım
gökyüzünün bakışından irkilip, suya davrandım
“anama…”
düşürüp başımı, yabancı bir sese
upuzun bir düşten uyandım
içimde, eli anasının elinde, siftah çarşıya çıkan
çocukların gözlerindeki merak
heybeme, her türküden biraz, kuş soluğu alıp
giderek, kötü bir alışkanlığa dönüşmesin diye yaşamak,
sevdim seni, umudumun boynuna özlem şalını dolayarak
elimdeki gülü, boyuna döndürüyorum, döndürüyorum…
Feride’ye…
ama sen, ne güzel akşam olurdun;
ben, perdeleri çekmek istemezdim…
Tuğrul Tanyol’dan ilhâmla…
içimin yaralarına, merhem olup, sürmüyor, tozunu zaman,
o ki, hepten azdırıyor, bitevîye kanatıyor…
çarşıdan aldığım akşam serinliğinden kaptığım hüzünlerle
evlere kapandım
ben, şimdi, oyalı bir yazmanın etrâfı kadar kalabalık
Feride’ye…
içimden, yüklü bi’ tren katarı gibi geçtikçe adın,
ben, hayattan koptuğum bi’ dal yakaladım,
benim harcım bu kadar işte;
sulasam sulasam,
nereye kadar büyütürüm, açgözlü çiçeğimi?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!