Ayrılık mevsimidir sonbahar
Göçmen kuşlar çoktan kaşı aşıp
Sıcak ülkelere uçtular
O güzelim renkli çiçekler
Dallarından ayrıldılar
Altın sarısı üzüm salkımları
MOR KOYUN
Köylüler toplanmış karar vermişler
Bir delikanlıya çoban sen sin demişler
Tam altı yüz koyun teslim etmişler
İlkbaharın sonu, yazın başlangıcında
Süphan dağında otlatması için yetki vermişler
KÖYÜMDEN ÇIKTIM YOLA
Köyümden çıktım yola
Köyümden çıktım yola
Çocukluk aşkım pencerede
Bir gülmedi yüzüme
Elimde tahta bavul
KÖYÜMDEN MANZARALAR -2
Çıkarsan kaşa
Hele bir bakıver yazıya
Buğdaylar altın sarısı
Ispatanlar, gelincikler, papatyalar
Çiçek aştı şimdi
Köyüme hitaben
SENİ SEVDİM BİR KERE
Sevdim seni bir kere
Sevemiyorum diyemem ki
Acılar yumak, yumak içimde
Acı çekmedim diyemem ki
NASIL OLSA BİR GÜN ANLARSIN
Sakın bu yiğitlik, bu güzellik
Bir ömür boyu sürer sanma
Yıllar, yılları kovalayınca anlarsın
Alının yüz hatların burunca
Kaşların, saçların ağarınca anlarsın
NAZIM HİKMET ‘EN
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan için de,dişler kenetli
Ayaklar çıplak
Bir düşün
Neden üretici ağlamaklı, mutsuz
Neden zehirleniyoruz, neden
Acı içindeydi dört kardeş
Kimselere derdini anlamadılar
Açtılar, susuzlardı
NE OLUYOR BU BİZİM İNSANLARA
Akıl sır ermiyor olup bitenlere
Ömrünün en güzel çağında
İnsanlara hiç acımadan
Vahşice koparılıyor hayattan
Akıl sır ermiyor atık olup bitene
NEREDESİN EY HUZUR
Ah! Ulan zalim felek
Bir gülmeyi bile çok gördün bize
Çocuk yaşımızda boynu bükük
Yetim bıraktın bizi,gözyaşlarımızı
Seller gibi akıttın bizim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!