Ömrümün hasretle geçen her günü
Bilmezsin gün müdür,hafta mı,ay mı?
Günlerce görmeden güzel yüzünü,
Bu gizli sevdayı çekmek kolay mı?
Ben şimdi, o güzel çehrenden başka
Ne bir yüz düşünür, ne hatırlarım
Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış
Nurlu ihtiyarın yanaklarında.
Yapraktan saçını yerlere yaymış,
Sonbahar ağlıyor ayaklarında.
Süzüyor ufukta bir kızıl yeri,
İçi karanlıkla dolu gözleri;
Devamını Oku
Nurlu ihtiyarın yanaklarında.
Yapraktan saçını yerlere yaymış,
Sonbahar ağlıyor ayaklarında.
Süzüyor ufukta bir kızıl yeri,
İçi karanlıkla dolu gözleri;
221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222. Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.
223. Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.
224. Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar.
225,226. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.(9)
(9) Âyette, hiciv şiirleri yazarak Kur'an'ı ve İslâm'ı karalamaya çalışan müşrik şairler, bir sonraki âyette ise onların bu saldırılarına yine şiir yoluyla cevap veren müslüman şairler kastedilmektedir.
227. Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah'ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.
Cihat Bey son altı ayet;
Ali bey, biz şiiri hem hakkı ile anladık, hem de hakkı olan ilmi ve dini yorumu yaptık. Şair ha aşkını kanla yazmış, ha onun uğrunda canını feda etmiş ne fark eder. ikisi de ayni manaya gelmez mi? Allah, insanları ve cinleri kendisine kulluk/ibadet etsinler diye yaratmışken, birisinin kalkıp, "ben hayatımı bir fani dilber uğruna feda edeceğim velev ki bu Allah'ın Kur'andaki yaratılış gayesi ile alakalı yüzlerce ayete muhalif olsa bile!" demesi asilikten ve şakilikten başka ne manaya gelir?
Bizim dünya görüşümüz, de ahiret görüşümüz de, iman ettiğimizi beyan ettiğimiz Kur'ani ve Nebevi ölçülere göredir.Yani bu iki kudsi düsturun meali hükmündedir. Müslüman olduğunu iddia etmesine rağmen, ölçü olarak nefsi, hissi ve avrupai yorumları benimseyenlere de bizim diyeceğimiz, Allah bizi, asla sizin gibilere benzetmesin ve elbette sizin dininiz size benim dinim de bana olsun demektir.
(Peygamberler dahil) Günah işlemeyen bir beşer yoktur ve günah işleyen her mü'min ve insan için geç kalmamak şartıyla tövbe ve istiğfar kapısı açıktır. Dolayısıyla, biz de günah işler ardından da tövbe istiğfar ederiz ama aynı günahı tekrar, tekrar işlemekten de Allah'a sığınırız.
Ayrıca: Şiirin ne manaya geldiğini bile bilmeden içinde yalan yanlış şeylerin dolu olduğu yazıları yazıp bunların adına da şiir diyenlere ancak acıyorum. Ali beyler acaba Kur'anın "ŞUARA/ŞAİRLER" suresini hiç duymuşlar mı ve de baştan sona, bilhassa da, son beş ayetini hiç okumuşlar mı çok merak ediyorum? Eğer okudular ve ve anladılarsa, Ve de kendileri bu ayetlere iman edenlerdense, nasıl hala, "SİZİN DİNİNİZ SİZE, BİZİM DİNİMİZ BİZE" diyebiliyor?
Cihat Bey; hayret ediyorum size şiiri tam anlamamışsınız. ''Kanımla yazsamda bu çılgın aşka'' derken şair aşk yolunda canı harcamaktan bahsediyor. Duvar yazısından bahsetmiyor. Şiiri böyle yüzeysel anlayınca yorumlarınız da boşta kalıyor. Her kes sizinle aynı dünya görüşüne sahip olacak değil. Biz şiir yazan okuyan günah işleyen ve tövbe eden Allah'ın günahkar kullarıyız. Siz günah işlemiyor olabilirsiniz. Ezcümle; sizin dininiz size bizim ki bize.
Şiire gelirsek vasata çıkamamış.
Ali bey, biz şiiri hem hakkı ile anladık, hem de hakkı olan ilmi ve dini yorumu yaptık. Şair ha aşkını kanla yazmış, ha onun uğrunda canını feda etmiş ne fark eder. ikisi de ayni manaya gelmez mi? Allah, insanları ve cinleri kendisine kulluk/ibadet etsinler diye yaratmışken, birisinin kalkıp, "ben hayatımı bir fani dilber uğruna feda edeceğim velev ki bu Allah'ın Kur'andaki yaratılış gayesi ile alakalı yüzlerce ayete muhalif olsa bile!" demesi asilikten ve şakilikten başka ne manaya gelir?
Bizim dünya görüşümüz, de ahiret görüşümüz de, iman ettiğimizi beyan ettiğimiz Kur'ani ve Nebevi ölçülere göredir.Yani bu iki kudsi düsturun meali hükmündedir. Müslüman olduğunu iddia etmesine rağmen, ölçü olarak nefsi, hissi ve avrupai yorumları benimseyenlere de bizim diyeceğimiz, Allah bizi, asla sizin gibilere benzetmesin ve elbette sizin dininiz size benim dinim de bana olsun demektir.
(Peygamberler dahil) Günah işlemeyen bir beşer yoktur ve günah işleyen her mü'min ve insan için geç kalmamak şartıyla tövbe ve istiğfar kapısı açıktır. Dolayısıyla, biz de günah işler ardından da tövbe istiğfar ederiz ama aynı günahı tekrar, tekrar işlemekten de Allah'a sığınırız.
Ayrıca: Şiirin ne manaya geldiğini bile bilmeden içinde yalan yanlış şeylerin dolu olduğu yazıları yazıp bunların adına da şiir diyenlere ancak acıyorum. Ali beyler acaba Kur'anın "ŞUARA/ŞAİRLER" suresini hiç duymuşlar mı ve de baştan sona, bilhassa da, son beş ayetini hiç okumuşlar mı çok merak ediyorum? Eğer okudular ve ve anladılarsa, Ve de kendileri bu ayetlere iman edenlerdense, nasıl hala, "SİZİN DİNİNİZ SİZE, BİZİM DİNİMİZ BİZE" diyebiliyor?
221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222. Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.
223. Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.
224. Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar.
225,226. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.(9)
(9) Âyette, hiciv şiirleri yazarak Kur'an'ı ve İslâm'ı karalamaya çalışan müşrik şairler, bir sonraki âyette ise onların bu saldırılarına yine şiir yoluyla cevap veren müslüman şairler kastedilmektedir.
227. Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah'ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.
Cihat Bey son altı ayet;
Cihat Bey; hayret ediyorum size şiiri tam anlamamışsınız. ''Kanımla yazsamda bu çılgın aşka'' derken şair aşk yolunda canı harcamaktan bahsediyor. Duvar yazısından bahsetmiyor. Şiiri böyle yüzeysel anlayınca yorumlarınız da boşta kalıyor. Her kes sizinle aynı dünya görüşüne sahip olacak değil. Biz şiir yazan okuyan günah işleyen ve tövbe eden Allah'ın günahkar kullarıyız. Siz günah işlemiyor olabilirsiniz. Ezcümle; sizin dininiz size bizim ki bize.
Şiire gelirsek vasata çıkamamış.
Şair kendini ne güzel ifade etmiş, satırlar akıp giden bir su gibi uyumlu, bir şeyde aşırılığa kaçmak mutlaka felakettir, her şeyin fazlası zıddına döner kaidesi ile hareket etmek lazım. gönül birisine meyledince, özellikle de gençken göz görmez oluyor. ne mutlu gençken de gören gözlere, gönüllere, bu olgunluğu gösterenlere.
"Aşk'"ın mana olarak, sevmekte haddi aşmak ve makul ve de fıtri rotadan şaşmak olduğunu, değişik farklı üsluplarla burada yüzlerce kez anlattık ama ne hikmetse, bizim bu ilmi ve makul görüşümüzü destekleyen pek fazla şair çıkmadı. Bu şiirdeki aşkını kanla yazmak ifadesi bizim aşk tabirine karşı çıkmamızın ne derece doğru bir tespit olduğunun en bariz delillerindendir. Bundan böyle belki bazı arkadaşların fikirleri değişir de, aşk tabiri yerine daha makul ve fıtri bir tabir olan hub ve de muhabbet tabirleri benimsenir.
"Sevda" konusunda da, yine yüzlerce kez açıklama yapmamıza rağmen, ne yazık ki kimileri tabirin ilmi ve tıbbi manasını bilerek, kimileri de bilmeden ısrarla bu tabiri kullanmaya ve kullananları tebrik etmeye devam ediyorlar.Bu bir nevi, sigaranın onca zararını bildiği halde içmekte ısrar edenlerin tavrına benziyor. Biz neden böyle yanlış bir tavırda ısrar ediyoruz bir türlü çözebilmiş değilim. Çözebilenler varsa beri gelsinler lütfen!
Sevgiden ve güzel duygulardan yana
kaleminiz ve o güzel duyarlı yüreğiniz
hiç incinmesin böyle güzel eserleri
bizlere sunduğun için doyulmaz bir paylaşım
yürekten alkışlıyorum sen sevgili kardeşimi
kutlarım başarılarınızın devamını dilerim
BİR YOLCUYA
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmet'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.
Düşün ki, haşrolan kan, kemik etin
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Necmettin Halil ONAN
***
BAZI ARKADAŞLARIN,
“ŞİİRLERDE NOKTALAMA İŞARETLERİ KULLANILMAZ”
GİBİ BİR ANLAYIŞLA HİÇBİR NOKTALAMA İŞARETİ KULLANMADIKLARI GÖRÜLMEKTE.
Böyle bir anlayışın gerçekliği ne derece doğru olabilir?
Hangi şair, hangi şiir grubu, hangi akım bu anlayışı ileri sürmüş ve uygulamış.
Türk edebiyatında “NOKTALAMA İŞARETLERİ”nin kullanımı aslında eski değil, en fazla yüz elli (150) yıl kadardır.
Ancak noktalama işaretleri rasgele değil, bilerek kullanılmalıdır.
Özellikle şiirlerde, kullanılacak diye bir mecburiyet de olmasa gerek. Tabii ki yazılanlar anlam kargaşası yaratmayacaksa…
***
ÜNLEM İŞARETİNİN KULLANIMI - TÜRK DİL KURUMU-
Ünlem İşareti ( ! )
1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümle veya ibarele¬rin sonuna konur: Hava ne kadar da sıcak! Aşk olsun! Ne kadar akıllı adamlar var! Vah vah!
Ne mutlu Türk’üm diyene! (Atatürk)
2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri! (Atatürk)
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriye¬tini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. (Atatürk)
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! (Yahya Kemal Beyatlı)
Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir. (Necmettin Halil Onan)
UYARI: Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabi¬leceği gibi cümlenin sonuna da konabilir:
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)
3. Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden hemen sonra yay ayraç içinde ünlem işareti kullanılır:
İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!).
Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.
Bir zaman gülerek nasıl yaşardık
Bu günse hayatım ne boş emektir!
Hasretle uzayan bir ömrü artık
Bu sürmek değil,sürüklemektir!
…ilk başta bu son dörtlük de (!) ünlem işaretinin kullanılması başlı başına yanlışı kotarmaya dönüktür.
…çocukluk yıllarındaki şen-şakrak günleri hatırlayacaksınız bugün ise ihtiyarlığın gelmesiyle verilen emeklerin boşa gittiğini (YANİ BOŞA GİTMEDİ DEMEYE GETİRMEK İÇİNDE ÜNLEM İŞARETİ KOYACAKSINIZ) anlatmak isterken KAFİYE kaygısıyla çapraz kafiyeyi yakalaya bilmek için gecekondu kafiye koyacaksınız ve bu durumu da izale etmek için ünlem işareti GETİREREK durumu APARMAYA-KURTARMAYA çalışacaksınız. Bu durum beni açmaz. Ve de tatmin etmez.
… “YAŞAR-DIK ile AR-TIK bir diğeri EMEK-TİR ile SÜRÜKLEMEK-TİR” şeklindeki kafiye sistemi TEORİYE göre elbette ki doğrudur ama benim yanımda BENZEŞ SES ve REDİF kadar hükmü yoktur.
…amacımız böyle bir ustayı yermek değil özgür bir düşünce serdetmektir. Büyüklerin ve ustaların her yazdığının sorgusuz-sualsiz doğru olduğu anlamı taşımaması gerektiğini haykırmaktır.
…saygılar efendim.
Daha bir mükemmel hece şiiri..
Son iki dize daha anlamlı...
Bu şiir ile ilgili 21 tane yorum bulunmakta