Sen sadece gül bebeğim
Güzel zamanlara tutunsun yüreğin
Yastığın kar beyazı bulutlar
Düşlerin hep pembe olsun
Yıkanmasın yağmurlarla gözlerin
Bir dilek tuttun
İpucu bir martı tüyü, bir rüzgâr fısıltısı
Bir demet papatyaydı…
Belki üç beş beyaz gül, bir kelebek kanadı…
Belki
Kumda can çekişen denizyıldızıydı
Sana yedi tane bembeyaz gül bıraktım ardımda
Biri bir bebek masumiyeti
Beklentisiz, hesapsız, çırılçıplak
Asla anlamak-inanmak istemediğin..
Diğeri Nesimi’nin hayata bakışı
Bilir misin şehrin ışıklarından ne kadar uzaklaşırsan yıldızlar sana o kadar yaklaşır….
Bakışlarımdaki çığlığı anlayabilseydin korkardın
Kendi kurallarınla oynanan bir aşktı lütfettiğin
Şartlı, eğerli….
Yazık, şehrin ışıklarından uzaklaşmayı beceremedin hiç
Yoksun
Belki de hiç olmadın...
Bir yaz gecesi sahilde kayalıklarda beni kucaklayıp havalarda uçurmadın
Ben görmeden çantama doldurmadın çakıltaşlarını
Zilzurna sarhoş arşınlamadık bir gece yarısı Bahariye yokuşlarını
Aslında kapattığımız her kapı kendi üstümüze kapandı
Geriye her iki tarafta da yalnızlık kaldı…
Çekip gitmekle kalakalmak arasında bir yerlerde sıkışmış kalmıştık
Sahipsiz bir veda dalga geçiyordu sözcüklerle
Acı vardı..
Gecenin zifir olanını severim
Yağmurun kırbaç gibi yağanını
İdamlık mahkûmun başını dik tutanını
Göçmenin sıla diye yananını
Yıldızın en uzakta olanını…
Aşkı çizdim gökyüzüne
Adını koymadım
Paylaşım olmalıydı hayatı
Sabahı geceyi, düşü gerçeği
Bazen Gordion’un düğümünü birlikte çözme çabası
Bazen kalabalıklarda kaybolma kargaşası
İstanbul selamsızların şehridir
Uzakların, uzaklıkların
Soğukların, ıssızlıkların
Bakışlarda gizlenen yabancılıkların
Kalabalıklarda saklanmaya çalışılan yalnızlıkların…
Çağlayanların sesini bilmem ben, ne de kırların yeşilini
Sonsuz maviliklerinde kaybolmadım hiç okyanusların
Ne kırlangıçların sevişmesini gördüm,
Ne kumruların öpüşmesini
Kelebekleri kovalamadım diz boyu çayırlarda
Martılara eşlik etmedim sabah ayazında şarkılarında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!