Bu gün senin doğum günün
Nice yıllara
Ömrünü boşa geçirdiğini sanmıştın ya
Gördün mü ne çok yüreğe kök salmışsın
Anlatabildiğin kadar anlaşılmışsın
Dokunabildiğin kadar var’mışsın
Anlayamazsın,
Terkedilmiş akşamlarda duyduğum yalnızlığı
Bunalırım...
Bir şeyler sıkıştırır benliğimi
Anlamazsın,
Anlayamazsın....
Aşk buysa ben yokum
Senin olsun…-artık düşlemiyorum-
Kırmaksa bir ruhu zayıf yerinden
Hırpalamaksa gereksiz hırçınlıklarla yüreği
Tüketmekse geceleri acıtan cümlelerle
Bir melek düşledim bir gece yarısı
Alıp götürseydi beni
Yaşadığım çıkmazlardan
Ellerimi ısıtsaydı sıcak avuçlarında
Düşler ülkesinin pembe bulutlarında
Uçursaydı beni
Ben seni o bembeyaz hücrenin içinde tanıdım
Bir tecrit odası gibi
Dış dünyadan kopuk, korkuların içinde yitik
Kaç kez geçti içimden o perdeleri tamamen yırtıp atmak
O duvarları kırıp dökmek, eskiye dair ne varsa talan etmek
Seni hayata çekmek, almak, katmak…
Şimdi susmak zamanı özlemlere rağmen
Gittiğim(n) yerde kalmak zamanı
Yok saymak pişmanlıkları
Düşleri yıkıp yerine kalın duvarlar örmek zamanı
Düşünmek, sorgulamak, yargılamak kendini
Kırmak kalemi, cezayı kesmek zamanı
Sessiz çığlıklar vardı gözbebeklerinde
Puslu bir kış sabahı
Ruhunu kim bilir nerede unutmuştu
Tutkularını
Yarım kalmış bir tuvalde......
İstanbul / 2004
Garip bir yolcu düşmüş, bir şiir yazmış han duvarlarına
Dönmüş devran, aşklar başlamış bitmiş o kısacık anlarda
Hep aynı yolculuklar süregelmiş aynı yollarda
Zaman akıp gidiyor sevgili
Sen başka kollarda ben yalnızlıklarda
Ruhum ince Memed
Ruhum bir eşkıya aşılmaz bir dağ başında
Yakıp yıkmalarda
Kırıp dökmelerde
Sevdaları darağaçlarına asmalarda......
Kesip biçmelerde
Adı aşk mı olmalıydı
Sabahlamalara doyamamanın
Yüreğine inanmanın
Ağlarken gülebilmenin
Masallara kıyamamanın
Adı aşk mı olmalıydı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!