Tenhalar
Ki sessiz ağlar
Kuytusudur şehirlerin
Binlerce şeye şahit
Gözyaşları hep damlar
Hep farklı hikayelerde görür aynı sonu
Oysa
Çok güzel bakıyorlardı
Doğduklarında
Koca gözlerinin beyaz zemini üstünde
Kendilerince
İri dudaklarında
Terk edip çıktığımda evimi
Hatıralar bir yanında odamın yığılı
Güneşimi
Denizimi
Bırakıp gittiğimdi
Bir İstanbul şafak vakti
Çırpınıp içinde döndüğüm deniz
Elbet ben yaşlı paslı gemiyim
Görürüm Afrika'da aç çocukları
Görürüm Ege'de dalgada cansız çocukları
Limasol yakınlarından geçerken Mağusa'ya doğru
Görürüm bölünmüş şehirlerde kurşun delikleri
Tam umudum bittiği an
Bir İstanbul kışında
Denize yürünerek ulaşılan tek noktada
Hani hastasındır
Çok da yorgunsundur
Göz kapaklarının açılmaya takati yoktur
Oysa tüm gece deliksiz uyumuşsundur
İnsanlar işlerine güçlerine gitmiş
Duraklar dağılmış
Limonlar sarıya dönmüştür
Portakal çiçekleri açmıştır beyaz beyaz
Turkuaz dalgalarıyla denizin kıyısında hurmalar palmiyeler
Salınmıştır yeni güz rüzgarlarıyla
Güneşin turuncu ateşine bulutlar gelmiştir bazı bazı
Dağlardaki yeşillikler biraz daha koyuya çalmıştır
Bir toprak
Çiçek verir ağaç verir
Bir toprak uğruna
Kaç binler can verir
Kolay değil
Vatandır bu
İstanbul'a yağmur mevsimi gelmemişti daha
Gittin
Yapraklar serilmişti çoktan yerlere
Şimdi
Borçlarını ödeyip kurtulmak için
Sokak sokak gezen
Yağmur yağsa
Gül uyansa
O çocuklar
Geri dönse
Temizlense
Karanlıklar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!